Kulisler çok yoğunlaştı. Yerel seçimlerde önemli kaleleri kaybettikten sonra ‘iktidar’ kavramının aslında yerel siyasette elde tutulan illerle olduğunu anlayan AK Parti yeni bir yol arayışında.

23 Şubat tarihinde gerçekleştirilecek 8'inci Olağan Kongre öncesi önemli değişiklikler yapıldığını biliyorsunuz. 12 Ekim 2024'te ilçe kongreleriyle başlayan, 30 Kasım 2024'ten bu yana da il kongreleriyle devam eden süreçte 47 ilde kongre yapıldı. 21 Ocak'ta Ankara, 1 Şubat'ta İzmir ve 8 Şubat'ta İstanbul il kongreleri yapılacak ve böylelikle il kongreleri süreci tamamlanacak.

Kulislerde Erdoğan'ın bu şehirlerde bayrak değişimi için değerlendirmelerinin sürdüğü konuşuluyor. Bu kapsamda ilçe kongrelerinin yüzde 95'i tamamlandığı, tamamlanan il kongrelerinin de bu hafta sonu itibarıyla 56'ya yükseleceği biliniyor.

İl başkanlarında değişim oranı yüzde 75, ilçe başkanlarında ise yüzde 55 olduğu biliniyor. Bu oranlar aynı zamanda MYK'de olabilecek değişikliğe ilişkin bir referans olacağını söyleyelim.

Partideki değişim rüzgarları sürerken, Erdoğan iktidarının yeni bir mecraya yönelebilmesi için atanmış bakanlarla ilgili kabinede de değişiklikler yapacağı alttan alta konuşuluyor.

Kulislerdeki en önemli laflar…Erdoğan’ın mevcut kabinede yaşadığı hayal kırıklıkları üzerine.

Bu kapsamda kabinede Erdoğan’ın uygulamalarında bir türlü memnun olmadığı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ilk sırada yine geliyor. Aile Bakanı Mahinur Göktaş’ın eşinin karıştığı Yunus Emre skandalını haberlerden okumuşsunuzdur. İşte Erdoğan’ın ta Belçikalardan getirdiği Mahinur Özdemir Göktaş’ın aynı eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın eşinin firması üzerinden ‘bakanlığa dezenfektan satışı’ndan duyduğu rahatsızlık gibi kendisinde hayal kırıklığı yarattığı konuşuluyor. Bu kapsamda Bakan Göktaş’ın değişiklikte yer alacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Bir diğer değişim olacağı konuşulan bakanlık ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemşerisi Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu. Bakanlığı boyunca önceki bakandan kalan projeleri ‘tamamlamaya çalışıyoruz’un dışında, Türkiye’nin çok ihtiyacı olan yeni bir projeler geliştirmediği yönüyle AK Parti’de ciddi eleştirilen Uraloğlu’nun da yeni kabinede olmayacağına kesin gözle bakılıyor.

Son günlerde taklit ve tağşiş olduğu gerekçesiyle Türkiye’nin yıllanmış işletmelerinde operasyonlar yapan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu adımlarının da Erdoğan’a gelen bilgilerle sorgulandığı konuşuluyor. Bakanlığın şirketlere yönelik denetimlerinin tıpkı ‘köfteci’ bir firmaya yapılan ancak ardından bir gelişme çıkmayan denetime dönüşebilir mi sorusunun sorulduğunu belirtelim.

Öyle bir durumda bu işletmelerin mali değerinin düşürülmesinden başka bir durum yaratmayacağı yukarılarda konuşuluyor. O zaman küresel piyasalarda firmaların yabancılarca el değiştirmesi halinde ‘ucuzlatılması’ riski endişesinin yer edindiğini söyleyelim. Bu nedenle, Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı’nın attığı adımların başka bir kanaldan takibinin yapıldığı kulağımıza geliyor. Bu süreçten nasıl çıkacağına bakılarak, Bakan Yumaklı’nın devam edip etmeyeceği belli olacak.

Çalışmaları ‘yeterince’ yeterli görülmeyen bir başka bakanlık ise son yıllarda hocalara teslim edilen, ancak tıpkı okullarda ‘teori dersi veren hoca’ modu dışında pratikte zayıf kalan, proaktif bir başarı sergilenmeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.

Prof. Dr. Vedat Bilgin’in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin danışmanlığından bakan olduğunu biliyorsunuz. Sosyolog kökenli bakan Bilgin çalışma hayatını ilgilendiren konularda pratik bir çalışma yapamadığı yönünden eleştiriliyordu.

Benzer şekilde bir hoca olan Prof. Dr. Vedat Işıkhan’ın da çalışma hayatında sosyal taraflar arasında iktidara olan desteği artıracak adımlar konusunda istenileni vermediği konuşuluyor. Bakan Işıkhan’ın uzmanlık alanı olan konularda elle dokunur bir çözüm geliştiremediği söyleniyor. ‘Nezaketi ile karşısındaki kişilerin beğenisini kazansa da Mardinli Işıkhan’ı AK Parti’deki Mardinlilerin bakan yapması buraya kadarmış’ deniliyor.

Haa bir başka ‘hoca kökenli’ bakan da Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu… Memişoğlu’nun son yaşanan ‘Yenidoğan’ skandalında eski konumunun gereğini yeterince ve ‘sağlıklı’ şekilde sürece yansıtmamasının da toplumda yıkıcı bir durum yarattığı yukarılara rapor ediliyor.