Önceki yazılarımızda Sivas Kongresinde manda karşıtlığı politikasını onaylatma konusunda Mustafa Kemal Atatürk’ün karşılaştığı güçlükler üzerinde durmuş...
Rauf Bey (Orbay) ve Refet Bele gibi bazı ulusal direniş liderlerinin Amerikan mandasından yana olmasının Sivas Kongresinde yarattığı sıkıntıları anlatmıştık...
Sivas Kongresinden Lozan Anlaşmasına kadar uzanan zaman dilimi içinde mandacı ve uzlaşmacı zihniyet Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık anlayışına karşı direnmeye devam edecek ve sonunda Kazım Karabekir Paşa, Rauf Bey (Orbay) ve Refet Paşa (Bele) gibi isimler Lozan Barış Anlaşmasının imzalanmasının ardından açık muhalefete geçeceklerdir.
***
Burada bir noktayı belirtmekte yarar var...
Rauf Bey, Birinci Dünya Savaşı sırasında kumanda ettiği “Hamidiye” adlı küçük bir kruvazörle Doğu Akdeniz’de İngiliz, Fransız ve İtalya donanmalarını sürekli taciz etmiş ve onların tüm takiplerinden kurtulmayı başarmış ünlü bir denizci idi. Bu olaydan sonra kendisi “Hamidiye Kahramanı” olarak tanınmış ve Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal ile birlikte Osmanlı ordusunun iki ünlü komutanından biri olarak halk arasında ün yapmıştı. Bu nedenle de savaşın son döneminde Harbiye Nazırlığı’na getirilmişti...
Ne var ki bu olay onun adına büyük bir talihsizlik olacak, Osmanlı Devleti Müttefik devletlere teslim olmak zorunda kaldığında teslimiyet anlaşması olarak tarihe geçen Mondros Mütarekesini devlet temsilcisi sıfatıyla o imzalayacaktı.
***
Rauf Bey anılarında bu imzayı atmasını haklı gösterebilmek için müttefik devletler temsilcilerinin işgal etmemiş oldukları topraklara girmeyecekleri konusunda kendisine verdikleri söze inanmış olduğunu, yani “aldatıldığını” söylemiştir...
Ancak Mondros Mütarekesinin 7. Madde’sinde İtilaf devletlerinin (İngiltere, Fransa ve İtalya) güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal edecekleri; 24. Madde’sinde de Altı Doğu Anadolu ilinde karışıklık çıkması durumunda buraları da işgal bölgelerine katacakları açık bir biçimde belirtiliyordu...
Bu maddelerin Rauf Bey’e masada verilen sözü geçersiz kıldıklarını görmemek için adeta “kör” olmak gerekiyordu.
***
Daha sonra Cumhuriyet’in kurulması sırasında da ortaya çıkacağı gibi İstiklal Savaşı’nın üç ünlüsünden Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa ulusal duyguları güçlü askerler olmalarına karşın Mustafa Kemal gibi geniş bir dünya görüşüne sahip değillerdi...
Onlar ne Osmanlı devletinin tarihe karıştığı gerçeğini kabullenebiliyor ne de emperyalizm olgusunu görebiliyorlardı...
Mustafa Kemal Paşa ile yollarını ayırmalarının altında yatan neden de buydu!
***
O nedenle Ulusal Kurtuluş Savaşı Sivas Kongresi dönemecine geldiğinde “üçlü yönetim” ilk önemli bölünme tehlikesini yaşamıştı...
Gerçi bu fikir ayrılıkları cumhuriyetin ilanı dönemine kadar açık bir biçimde ortaya çıkmayacaktı; ama Sivas Kongresinden sonra hemen her kritik olayda Mustafa Kemal Paşa yalnız kalacaktı...
Daha sonraları “Tek Adam” olarak adlandırılacak Mustafa Kemal Paşa, aslında hiçbir zaman tek adam olmamıştı. Çünkü peşinden gelenler onun attığı her ileri adımı anlamakta zorluk çekmiş ve muhalefete geçmişti. Bu nedenle o geride kalanları da yanında sürükleyebilmek için bozulan ittifakların yerine yenilerini kurarak ilerlemek zorunda kalmıştır.
***
Rauf Bey ve Kazım Karabekir ile yollar ayrılması gündeme gelince Mustafa Kemal Paşa iki yeni müttefik edinmiştir: Fevzi Paşa (Çakmak) ve İsmet Bey (İnönü)...
Şunu da hemen belirtelim: Fevzi Paşa ve albay İsmet Bey (İnönü), Rauf Bey ve Kazım Paşa’dan daha ileri görüşlü siyasetçiler değillerdi. Fevzi Paşa, Müttefikler Mondros Anlaşması’nın 7. Maddesi gereği İstanbul’u resmen işgal ederek kendisini adeta yaka paça makamından atana kadar İstanbul Hükümeti’ne Genelkurmay Başkanı ve Harbiye Nazırı olarak hizmet etmeye devam etmiş, Anadolu’daki harekete karşı kurulan “nasihat heyetlerinde” görev almıştı; Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’yı direnişin merkezi olarak seçtiği dönemde onun davetiyle Ankara’ya gelen İsmet Bey ise ulusal mücadelenin başarıya ulaşacağı konusunda umutsuzluğa kapılarak İstanbul’a dönmüş ve Fevzi Paşa’nın emrine girmişti. O da Ankara’ya ancak İstanbul’un işgal edilmesinden sonra tekrar gelecekti...
Bu durum nedeniyle Rauf Bey, Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ve Kazım Karabekir Paşa bu konuyu daha sonra polemik konusu yapacaklar, Mustafa Kemal Paşa da İsmet İnönü’yü korumak için “Onu İstanbul’a görevli olarak ben gönderdim” demek zorunda kalacaktı.
***
Kısacası, “Tek Adam” olarak adlandırılan Mustafa Kemal Paşa aslında Cumhuriyet’i kurarak “devlet kurucusu” sıfatıyla tarihteki yerini alana kadar ulusal cephe içinde bile sürekli engellemelerle boğuşan, bu engellerin üstesinden gelmek için her yeni aşamada yeni müttefikler arayıp bulmak zorunda kalan bir “Yalnız Adam”dı...
Sivas Kongresi sırasında da durum farksızdı...
O nedenle Mustafa Kemal Paşa, “mandacılar”ın direnişi karşısında istediği kararları Kongreden çıkarmakta büyük zorluklarla karşılaşmış ve bir uzlaşma yolu aramak zorunda kalmıştı. Bu durum Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduktan sonra da devam edecek ve ona yalnızca iç politika alanında değil dış politika alanında da büyük zorluklar çıkaracaktı.
(Devam edecek)