Önceki yazımızda Netanyahu’nun yayılmacılığı ve savaş kışkırtıcılığının Tevrat’ta yer aldığı iddia edilen “Mesih”in bu tür çatışmalar sonucu yeryüzüne ineceği ve Büyük İsrail’in o zaman kurulabileceği” yolundaki propagandalarıyla birleşerek İsrail siyasetine hakim olduğunu söylemiş...

ABD’nin koltuğu altında yetişen faşistler ve dinciler İsrail siyasetine egemen olduğu sürece Gazze örneğini kaçınılmaz olarak yenilerinin izleyeceği öngörüsünde bulunmuştuk...

İsrail’de nefrete dayalı söylemlerinden dolayı askerlikten muaf tutulan, 2007’de “ırkçılık ve terör örgütünü desteklemek” suçundan hüküm giymiş bulunan Ben Gvir adlı bir dinci faşistin Netanyahu hükümetinde kolluk kuvvetlerinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanlığına getirilmiş olması bu gerçeği açıkça göstermektedir.

***

Şunu da hemen ekleyelim: Bu gerçekleri söylemek “Yahudi düşmanlığı” yapmak anlamına gelmez ve gelmemelidir...

Her din gibi Yahudilik de çeşitli yorumlara konu olmuş ve farklı şekillerde uygulanmıştır...

Örneğin günümüz Yahudiliğinin “ırksal” bir nitelik kazanmış ve bu ırkın “seçilmiş” olduğu iddiasıyla donatılmış olmasına karşın ilk yayıldığı dönemlerde bu din Etiyopya’daki siyahi halklardan Hazar Türklerine kadar çeşitli etnik topluluklar tarafından benimsenmiş ve çeşitli kültürlerden etkilenmiştir.

***

Rus düşünür ve siyasetçi Aleksandr Dugin, Yahudiliğin günümüzde İsrail’e egemen kılınmış olan ırkçı ve faşist yorumunun “evrensel” bir nitelik taşımadığına dikkat çekerek şu saptamayı yapmaktadır:

“Her din gibi Yahudiliğin de birçok boyutu vardır. Onu basitçe yüceltmek de, aşağılamak da ilkelliktir.”

Dugin daha sonra Yahudilerin “seçilmiş ırk” olduğu yorumunun doğurduğu sonuçları şöyle sıralamaktadır:

“Yahudilik, Yahudilerin (özellikle dini anlamda) seçilmiş olduğu fikriyle ilişkilidir. Amaç, İsrail'in kralı olacak Mesih'i beklemektir. Bu nedenle dinleri Mashiach'ı (İbranice Mesih) beklemekle bağlantılıdır. Yahudiliğe göre Yahudiler, ilk binyılın başında dağıldı. İkinci Tapınak yıkıldı ve dağılmalarının iki bin yıllık tarihi başladı. Bu dönem Yahudi geleneğinin bir parçasıdır. Amaç, İsrail'in daha önceki tarihsel evrelerde biriktirdiği günahların kefaretini ödemektir.”

***

İsrail Yahudiliğine egemen olmuş görüşe göre Alman Nazilerinin Yahudileri toptan yok etme girişimi bu kefaret ödeme sürecinin bir parçasıydı. Dolayısıyla şimdi kefaret ödenmiş olduğu için sıra kefaret ödeyenlerin kefaret ödetmesine gelmiştir...

Aslında bu yorum, Nazilerin Yahudiliği yok etmek amacıyla giriştiği katliamı aklamakta kullanılan mantığın ters çevrilmesinden başka bir şey değildir...

Bu mantık, geçmişte Yahudilere uygulanan şiddet ve terörün şimdi Yahudiler tarafından onlara karşı çıkanlara uygulanmasını gerektirmektedir!

***

Dugin, bu mantığın gelip dayandığı noktayı “Siyonizm” ile özdeşleştirmekte ve şöyle özetlemektedir:

“Böylelikle Siyonizm için bir entelektüel ortam oluştu. Eğer Yahudilikte Mashiach'ın gelişi beklenmeliyse, Siyonizmde Yahudi zaten bir tanrıdır. Ayrıca Talmud'un emirlerinin ihlal edilmesi de var. Siyonizm ile Yahudilik arasındaki spesifik ilişki buradan kaynaklanmaktadır. Siyonizm bir yandan Yahudiliğin devamı, diğer yandan onun reddiyesidir.

“Siyonistler artık pişman olmalarını gerektirecek bir şey kalmadığını, yeterince acı çektiklerini ve kendilerinin Tanrı olduğunu söylemektedir.”

***

Bu söylem, ABD’nin günümüzde izlediği siyaseti etkileyen Evanjelist çevrelerin benimsediği "Armageddon Savaşı" olarak bilinen kehanet ile yakından ilişkilidir...

Tevrat ve İncil’i (eski ve yeni ahiti) bir bütün olarak gören ve “Yahudi Hıristiyanlar” olarak adlandırılabilecek bu kesime göre eski İsrail topraklarında yer alan “Megiddo” bölgesinde cereyan edecek olan “nihai” bir savaşta Tanrı ile düşmanları karşı karşıya gelecek ve “Tanrı karşıtları” nükleer bir felaketi andıran koşullarda yok edilecektir...

26 Ekim 2023 tarihli Independent Türkçe’de yer alan bir haberde ABD'li bağımsız gazeteci Lee Fang, Hristiyan inanışında "Armageddon Savaşı" olarak bilinen kehanetin siyasi etkilerini araştırmak için ABD'li Kongre üyeleriyle yaptığı görüşmelere yer vermektedir. Evanjelizm taraftarı Cumhuriyetçi vekil Lauren Boebert, bu ilişki konusunda şunları söylemektedir:

"Tanrı'yı yüceltmek için iki ulus yaratıldı. İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri. İkisine de şükredeceğim, ikisini de onurlandıracağım. Onları korumak için yapabildiğim her şeyi yapacağım".

***

ABD ve İsrail arasındaki ideolojik, siyasi ve askeri ortaklığı pekiştiren bu yorumlar, aslında ABD emperyalizmi ile onun Ortadoğu’daki “stratejik müttefiki” İsrail arasındaki ilişkilerin “dünyevi” niteliğini perdelemekte, bu işbirliğine “dinsel” bir renk katmayı amaçlamaktadır...

İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’yu kana bularken kullandıkları bu söylemin karşısına bir başka dinsel söylemle karşı çıkmak bu nedenle onların işini kolaylaştırmak anlamına gelmektedir...

Ayrıca bu söylemler, gerici Arap rejimleriyle ABD ve İsrail arasındaki işbirliğini gizlemeye de hizmet etmektedir. (Bitti)