CHP Genel Başkanı Özgür Özel katıldığı bir canlı yayında "Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?" sorusuna şu cevabı verdi:

"Çok net. Değilim. Ben Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk genel seçimlerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini yeniden iktidar yapmaya ve genel başkan olarak tarihe geçmek istiyorum.”

Bu cümlenin “şifrelerini” çözmek güç. Çünkü cümle kendi içinde “çözümsüz” bir çelişki taşıyor.

***

Diyelim ki, Özel’in amacı gerçekleşti ve “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini iktidar yapan genel başkan” olmayı başardı...

Peki, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetildiğimize göre tüm yetkiler cumhurbaşkanı olarak bir başkasında olursa ve o “başkası” kökten bir değişim gerçekleştirmeyi reddederse, bunun partiye ve kendisine ne faydası olacak...

Parlamenter sisteme geçiş de dahil olmak üzere kökten bir değişim olacaksa, Özel CHP Genel Başkanı olarak cumhurbaşkanı yetkisiyle bu değişimi doğrudan kendisi gerçekleştirmek yerine neden başkasına yaptırmaya çalışacak?

***

Doğrusu benim kafam karıştı!..

Anlamak için konuşmanın devamına baktım:

“Tarihe Recep Tayyip Erdoğan'ın işte 24-25 yıllık iktidarını sona erdiren, yeniden Cumhuriyet Halk Partili bir cumhurbaşkanı seçtiren, yeniden parlamenter sisteme geçiş döneminin genel başkanı olmuş, partinin bakanlarını, cumhurbaşkanını, meclis grubunu koordine eden, bu işi başaran ekipte genel başkanlık görevini yapmış birisi olarak tarihe geçmek onurların en büyüğü. Burada şey kolay, 'Ben gerekirse cumhurbaşkanı adayıyım', şöyle söyleyeyim, ben teknik direktörüm. Maçın anlaşılıyor ki 90. dakikasına doğru bir penaltı atılacak. O penaltıyı kimin atacağına ben karar vereceğim kurullarımla birlikte, belki bütün taraftara sorarak, en doğru kararı vererek. Penaltıyı atacaklardan biri de ben olursam topu elimde tutarken aklım gidebilir, 'Dur lan ben atayım' derim. Öyle bir şey yok, ben en doğrusu kimse ona attıracağım. Bunun önündeki demokratik mekanizmayı çalıştıracağım."

***

Bir şey anlayabildiniz mi?..

Benim anladığım, Özel önce CHP’li bir cumhurbaşkanı “seçtirecek”, daha sonra “partinin bakanlarını, cumhurbaşkanını, meclis grubunu koordine edecek ekipte genel başkanlık görevi yapacak”...

Hadi, bakanları, meclis grubunu falan anladık da daha işin başında Erdoğan’ın tüm yetkilerini devralmış olan olan cumhurbaşkanını bir siyasi partinin genel başkanı nasıl “koordine” edecek? Başka bir deyişle milletin yüzde 51’inin oyunu alarak tam yetkiyle iktidara gelen bir cumhurbaşkanı neden Özel’den talimat alacak? Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce arasındaki kavgadan ve Altılı Masa’da yaşananlardan kimse ders almadı mı? Kurulacak parlamenter sistemde peşinen “tam yetkili başbakan” olmaya oynayan M. Akşener ile “demokratik bir biçimde” (yani hiçbir gücü olmayan partileri sırf kendi adaylığını destekledikleri için) masaya alan ve cumhurbaşkanı olduktan sonra bu yetkileri uzunca bir süre kullanacağı belli olan Kılıçdaroğlu arasındaki kavga bu sebepten çıkmadı mı? 

***

Özel’in sözlerine göre kendisi bunu “teknik direktör” olarak yapacak. “Penaltı” dediği ise cumhurbaşkanlığı seçimi... Bunu kimin atacağına, yani kimin cumhurbaşkanı olacağına “kurullarıyla birlikte” kendisi karar verecek!.. Ama kurullar yetmeyecek bir de “taraftara” soracak; çünkü top elinde olunca “Dur lan, ben atayım” diyebilirmiş!..

Şimdiye kadar penaltıyı kimin atacağına taraftara sorarak karar veren bir teknik direktör gören var mı?.. “Taraftar” dediği partiye oy verenler ise CHP’nin cumhurbaşkanı adayını seçmen bazında referandum yaparak mı belirleyecek? Böyle bir “demokratik” yöntem varsa şimdiye kadar neden kimse duymadı?

***

Görüldüğü gibi işler “biraz” karışık; o nedenle en iyisi ben, “bir hatamız olursa affola!” diyerek anladığımı söyleyeyim:

Daha önceki bir yazımızda CHP’nin genel başkanı Özel olsa da, aslında Kılıçdaroğlu’nun “devrilmesinden” sonra partinin Ö. Özel, E. İmamoğlu ve M. Yavaş’dan oluşan bir “triumvira” (üçlü yönetim) tarafından yönetildiğini, ancak Kılıçdaroğlu’nun işin peşini bırakmadığını ve kendisine bağlı milletvekilleri ve örgüt adamları vasıtasıyla  “yavaş yavaş” M. Yavaş’ı geri plana iterek onun yerini aldığını söylemiştik...

Son günlerdeki gelişmeler Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun güçlerini birleştirerek Özgür Özel’i önce “liderlik”  yarışından düşürme, daha sonra da bir biçimde tasfiye etme niyeti taşıdıklarını gösteriyor. Özel de bu ikilinin cumhurbaşkanı olma konusunda eninde sonunda birbirlerine düşeceklerini bildiği için kendisini “teknik direktör” (daha doğrusu “hakem”) konumuna çekmeye çalışıyor. Böylece “penaltı”yı kimin atacağı (kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı) konusunda yetkiyi elinde tutacak ve ittifak yapan “ikili” (yani Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu) arasında eninde sonunda ortaya çıkacak kapışmayı öne çekecek. Bu kapışma sonunda her iki taraf da yıpranacağı için Özel, “90’ıncı dakikada”, “teknik direktör” sıfatıyla “demokratik mekanizmayı” çalıştıracak ve “Dur lan, ben atayım” deme hakkını elde edecek.

***

Biraz komplo teorisi gibi mi oldu?..

O zaman tarihe bakılmasını öneriyorum...

Tarihte en ünlü iki triumvira Roma’da otoriter yönetimlere karşı kurulmuş, bunların ikisinde de diğer adayları sırayla tasfiye etmeyi başaran kişi sonunda diktatör (imparator) olmuştur...

Sezar, Pompe, Crassus’tan oluşan “Birinci Triumvira”da önce Sezar ve Pompe, Crassus’u tasfiye için güç birliği yapmıştır; bunun üzerine büyük bir zafer kazanarak bu durumu tersine çevirmeye çalışan zenginliğiyle ünlü Crassus kurduğu ordu ile Partlar’ın üzerine yürümüş ama savaşta yaşamını yitirmiştir. Bu olayın ardından Pompe, Sezar’ın emrindeki askeri birlikleri dağıtmasını isteyince Sezar isyan ederek Pompe’yi yenmiş ve “diktatör” olmuştur...

Augustus, Antonius ve Lepidus’tan oluşan “İkinci Triumvira’ya gelince... Lepidus, Augustus’u tasfiye etmek isteyince Augustus ve Antonius tarafından isyan çıkarmakla suçlanarak sürgüne gönderilmiştir; ardından Augustus ile Antonius arasında çıkan savaşta Antonius yenilmiş, Augustus ise kendisini önce “imparator”, daha sonra “Tanrı” ilan etmiştir!

***

Neyse ki bizim zamanımızda “üçlü yönetimler” hesaplaşmalarını savaş alanlarında değil siyasi partiler içinde “medeni” ve “demokratik” yöntemlerle yapıyor!