Önceki yazımızda İnönü tarafından 1944 yılında emekliye sevk edilerek siyaset dışı bırakılan Mareşal Fevzi Çakmak'ın 1946 yılında kaderini Demokrat Parti muhalefeti ile birleştirdiğini...

O sırada Demokrat Parti ile 'demokratik solcu aydınlar' arasında CHP iktidarına karşı geçici bir ortaklık oluştuğu için emekli Mareşal'ın da bazı 'solcu' aydınlarla birlikte İnsan Hakları Derneği'ni kurduğunu...

Ve bu yüzden CHP hükümetinin İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer tarafından 'komünistlerle işbirliği yapmak'la suçlandığını, buna karşılık kendisinin de Sökmensüer'i Nazım Hikmet'i kurtarmaya çalışmakla, CHP'nin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'i de Tonguç gibi 'komünistleri' korumakla suçladığını söylemiştik.

***

Bu gelişmelerden yalnızca 'komünist' olarak yaftalanmış solcu aydınlar değil, CHP döneminde görev yapmış olan ve 38 Kuşağı'nın iskeletini oluşturan bürokrat ve siyasetçiler de olumsuz olarak etkilendiler...

Atatürk'ün ölümünün ardından Mareşal Fevzi Çakmak'ın desteğiyle Cumhurbaşkanı olan, ancak 1944 yılında Çakmak'ı tasfiye ederek dünya savaşının yol açtığı ekonomik sıkıntıları bir dizi reform yaparak aşmaya çalışan İnönü, 1946 seçimlerinin ardından iktidarını korumak için bu fedakar kadroları birer birer tasfiye etti...

Gidenlerin yerine faşist eğilimli Recep Peker, Reşat Şemsettin Sirer ve Şükrü Sökmensüer gibi antikomünizm ve gericilikte Demokrat Parti ile yarışa giren kadrolar geldi. Ne var ki, yıpranmış ve söyleyecek sözü kalmamış CHP'yi bu söylemlerle kurtarmak artık mümkün değildi.

***

İnönü ve Çakmak tarafından kurulan 'ikili yönetim'in dağılmasının sebebi II. Dünya Savaşının son yıllarında Almanya'nın yenileceğinin anlaşılmasıydı...

Tutucu eğilimleri, tarikat ilişkileri ve Turancılığa duyduğu ilgi ile tanınan Fevzi Çakmak, Almanya'nın zaferine oynamış ve kaybetmişti...

II. Dünya Savaşı sonrasında dünyanın başını ABD'nin çekeceği 'kapitalist Batı' ve başını Sovyetler Birlği'nin çekeceği 'sosyalist Doğu' blokları arasında bölüneceği belliydi.

***

İnönü, 1944 yılında Almanya'dan uzaklaşır ve ABD-İngiliz blokuna yaklaşırken Doğu'daki güçlü komşusu Sovyetler Birliği ile geçmişteki dostça ilişkileri koruyabileceğini ve bir tür 'denge politikası' izleyebileceğini düşünmüştü...

Ama savaşın yarattığı ekonomik sıkıntıları aşmak için çözüm olarak gördüğü Varlık Vergisi ve Toprak Reformu gibi girişimler yalnız içerideki ekonomik olarak güçlü kesimlerin değil, ABD-İngiliz blokunun da tepkisini çekti. Demokrat Parti'nin doğmasında bu konjonktür önemli rol oynadı...

Böylece Sovyetler Birliği'ne tavır almakta geç kalan ve Batı'nın dikte ettiği koşullara ayak uydurmakta zorlanan İnönü, 'safra' olarak gördüğü '38 Kuşağı'nın ekonomi, siyaset ve bürokrasideki ayaklarını 'devlet ve parti teknesinden atarak' gemiyi yüzdürmeye çalıştı, ama başaramadı.

***

Bu yazı dizimizde 38 Kuşağı'nın esas olarak devlet ve siyaset içindeki uzantıları üzerinde odaklandık...

Hiç kuşkusuz, bu kuşağın kültür, edebiyat ve sanatın diğer kollarında da uzantıları vardı... Özellikle edebiyat ve şiir dallarında Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Orhan Veli Kanık, verdikleri eserlerle dönemin atmosferini yansıtırken 68 kuşağı için de ilham kaynağı oldular...

'Enver Paşa', 'Tek Adam', 'İkinci Adam', 'Menderes'in Dramı' gibi eserlerle yaşadığı dönemin tablosunu çizen Şevket Süreyya Aydemir, 'Kutsal İsyan' ve Kutsal Barış' gibi araştırma-roman dalındaki eserleriyle Hasan İzzettin Dinamo ve '38 Kuşağı' adlı anılarıyla Cahit Kayra gibi isimler de kendi kuşaklarının mücadelelerine ışık tuttular.

***

Bir gazete köşesi için uzun sayılabilecek bu yazı dizimiz, aslında hak ettiği ilgiyi görmemiş bir kuşağın hikayesini anlatmaktan çok onun varlığı ve önemine dikkat çekmek amacıyla yazıldı...

O kuşağın mensuplarının bir kısmının tek tek yaşam öyküleri bilinse bile bir kuşak olarak oynadıkları tarihsel rol ve aralarındaki etkileşim hala tam olarak aydınlatılabilmiş değildir...

Umarız gelecekte bu kuşağın, siyasal konjonktürden etkilenen tarih yazımları ve karşıt siyasal kutupları karalamak amacıyla uydurulmuş efsanelerle örülü bir perdenin gerisinde yatan gerçek öyküsünü anlatacak araştırmaların yayınlandığı günleri de görürüz!

(Bitti)