ABD’nin Ukrayna’da ve Gazze’de desteklediği Zelensky ve Netanyahu yönetimleri kaybetmeye mahkum oldukları savaşları sürdürebilmek için üçüncü bir dünya savaşını göze almış durumdalar...

ABD’ye gelince, o bir yol ayrımında...

Ya işin içine kattığı Ukrayna, İsrail ve diğer NATO süyesi müttefiklerini kullanarak bu savaşın düğmesine basacak, ya da Rusya, Çin ve İran’a karşı vekalet savaşını sürdürürken uyguladığı ekonomik yaptırımlarla “düşmanı” yıpratmak ve sonunda teslim almak düşüncesiyle zamana oynayacak.

***

Önümüzdeki aylarda ABD başkanlık seçimlerinde yarışacak iki aday bu iki seçeneğin temsilcileri...

Ukrayna ve Gazze’de savaşı körükleyen neoliberal şahin kanat ve onun dayandığı “askeri-sınai kompleks” Kamala Harris’in arkasında toplanıyor. Çin’e odaklanmayı ve ABD’nin küresel egemenliğini tehdit eden güçleri “ekonomik” bir savaşla mağlup etmeyi planlayan güçler ise Trump’ı destekliyor...

Hiç kuşkusuz küresel çapta ekonomik, sosyal ve siyasal bir yıkım anlamına gelen savaş seçeneğini açıkça savunmak kolay değil. O nedenle savaş yanlısı kesim İsrail’in yürütmekte olduğu Gazze katliamları nedeniyle yıpranmış olan Biden’ı geri çekerek daha “barışçı” bir görüntü veren Kamala Harris’i öne sürmüş bulunuyor. ABD’nin eski Başkanı ve muhtemelen yeniden başkanlığı devralacak olan Trump ise bu oyunu bozmak için “Şu anda 3. Dünya Savaşı’na 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana hiç olmadığı kadar yakınız” sözleriyle Harris’in arkasındaki güçleri işaret ediyor ve terazinin kefesini kendinden yana eğmeye çalışıyor.

***

Bu durum, ne kadar karmaşık bir tablo ile karşı karşıya bulunduğumuzu gösteriyor...

Ancak bu karışıklığın arkasında görülmesi hiç de zor olmayan bir gerçek yatıyor:  Başkanlık seçiminde yarışacak adaylardan hangisi kazanırsa kazansın ABD yitirmekte olduğu “küresel egemenlik” yarışını sürdürmek zorunda...

Soruna bu açıdan bakıldığında yaratılması planlanan “siyasal” ya da “ekonomik” gerilimler bir noktada birleşiyor. Çünkü tüm siyasal çatışmalar sonuç olarak ekonomik egemenlik kavgasından besleniyor. Siyasal çelişkilerin ekonomik yarış ya da görüşmeler yoluyla yatıştırılamadığı durumlarda ise savaş gündeme geliyor.

***

Birinci ve İkinci dünya savaşları bu rotayı izleyerek patlak vermişti!..

Üçüncü dünya savaşı da -eğer çıkarsa- ekonomik üstünlük yarışının siyasal gerilimleri körüklemesi, bu gerilimlerin de -bir tarafın geri çekilmemesi durumunda- savaşa dönüşmesi yolunu izleyecek...

Bu büyük çatışmanın topyekun bir nükleer savaş mı yoksa “vekalet savaşları”nın küresel çapta yaygınlaşması yoluyla mı yaşanacağını ise zaman gösterecek.

***

Perdenin arkasında bu gelişmeler yaşanırken perdenin önünde traji-komik gösteriler sürüp gidiyor...

ABD’nin Ortadoğu’daki uzantısı İsrail’in soykırımcı başbakanı Netanyahu, Biden ve Harris gibi şahinlerin davetiyle ABD Kongresinde barış güvencini gibi pozlarıyla nutuk atarak çılgınca alkışlanırken Harris, görünüşü kurtarmak için Netanyahu ile görüşmesinde Gazze’de yaşanan insani krizi gündeme getirdiğini  ve Gazze’de son dokuz ayda yaşananları "yıkıcı olaylar” olarak tanımladığını söylüyor.  Ardından “Bu trajediyi görmezden gelemeyiz. Yaşanan acılara karşı hissizleşemeyiz ve ben sessiz kalmayacağım” diyor...

Netanyahu’yu Floridia’daki evinde ağırlayan Trump ise bu sözleri hedef alarak, "Harris’in İsrail’e karşı tavrı pek hoş değil. Aslında Yahudi olan bir kişinin ona nasıl oy verebileceğini bilmiyorum. Ama bu onlara kalmış bir şey. Ama bana göre İsrail’e karşı kesinlikle saygısızdı" diyor. Trump’a göre 3. Dünya Savaşını doğuran tehlike ABD’nin ve emperyalist ortaklarının küresel efendilik mücadelesini sürdürmesi değil ABD’yi “beceriksiz insanların”yönetmesi!

***
Bu “küresel oyunlar” Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor...

ABD’nin “Gölge CIA” olarak tanımlanan Stratfor ve benzeri kurumları tarafından hazırlanan ve İsrail’in “fütürolog” dış ilişkiler uzmanı profesörleri tarafından yazılan kitaplarla reklamı yapılan planlar uygulanabilseydi, 2020 yılında Rusya’ya karşı Ukrayna değil Türkiye savaşa girecekti. Bu planları hayata geçirmek için Arap Baharı operasyonlarının başlatıldığı 2010 yılında yayınlanan bir kitapta (2050, David Passig, NTV yayınları) Türkiye’nin Rusya’ya karşı yürüteceği savaşta Orta Asya’daki Türki cumhuriyetleri de peşine takarak Pasifik’e kadar yayılacağı ve bir “dünya gücü” haline geleceği iddia edilmişti. Ne var ki, aynı dönemde NATO’da yapılan tatbikatlarda hazırlanan Türkiye haritalarında Türkiye parçalanmış bir ülke olarak gösterilmekteydi...

Bu tür planların, İsrail ve Ukrayna’nın Rusya-Çin-İran cephesi karşısında çaresiz kalmasına paralel olarak yeniden hazırlanmakta olduğu görülüyor.

***

Sonuç olarak:

3. Dünya Savaşı tehlikesi gerçek bir tehlikedir, bu tehlike ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir...

ABD seçimlerinde kim seçilirse seçilsin, “öncelikli dış düşman” olarak kim belirlenirse belirlensin, ABD’nin uyguladığı “saldırgan” politikalar değişmeyecektir.