1990'da Doğu Blokunun dağılması ve Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından dünya 'Amerikan çağı' olarak adlandırılan bir döneme girdi...
Bu 'çağ', kimilerine göre 'bin yıl' sürecek, kimilerine göre bildiğimiz tarihin sonunu getirecekti!..
'Demokratik' Batı kapitalizminin değerlerinin tüm dünyaya egemen olacağı, dünyanın tüm ülkelerinin ortak bir pazar etrafında 'kazan-kazan' ilkesi uyarınca barış içinde bir arada yaşayacağı iddia edilen bu çağda, o güne kadar çatışmalar ve savaşlarla kendilerini tüketmiş olan farklı medeniyetler ABD'nin patronajı altında birleşecek ve onun ekonomik, siyasal ve kültürel değerlerini özümseyerek hızla gelişeceklerdi!
***
Bu söylemlerin 'hikaye' olduğu kısa zamanda ortaya çıktı...
Gerçi bir dönem, Birleşmiş Milletler çatısı altında toplanan ülkelerin neredeyse tamamı ABD'nin emir ve talimatlarına uygun hareket ederek bölgesel operasyonlar yaptılar, 'korumacı' önlemlerden vazgeçtiler, ekonomilerini liberalleştirirken Amerikan dolarını neredeyse milli paraları haline getirdiler...
Ama sonunda şu gerçek herkes tarafından görüldü: Ne dünyadaki çelişkiler ortadan kalkmıştı, ne de ABD emperyalist bir devlet olmaktan çıkmıştı!
***
Şimdilerde dünya, 'çok kutuplu' olarak tanımlanıyor...
Kutuplardan birinin başı doğal olarak ABD...
Bu devlet, günümüzde, özellikle Ukrayna savaşından sonra kendi cephesini en azından askeri alanda NATO çatısı altında toparlamış görünüyor.
***
Ne var ki, ABD'nin içinde olduğu kadar 'Batı Avrupa'da da işler bir hayli karışık... Batı Avrupa, sözde AB içinde örgütlenerek tek bir devlet olmaya yönelmiş bir ülkeler topluluğunu barındırıyor... Gerçekte ise Batı Avrupa'nın çekirdeğini oluşturan ülkelerden biri olan İngiltere AB'den ayrılmış bulunuyor. Dahası bu ülkenin İskoçya ve Kuzey İrlanda gibi bileşenlerini uzun vadede kendi devlet yapısı içinde tutmayı başarıp başaramayacağı bilinemiyor...
AB'nin iç yapısı da sağlam olmaktan uzak... Batı Avrupa'nın gelişmiş ülkeleri ile Doğu Avrupa'nın 'eski sosyalist' ülkeleri arasındaki eşitsizliklerin giderilememesi, Almanya ile Fransa arasındaki ulusal çıkarların uzlaştırılamaması nedeniyle Birlik, uyumsuz bir 'konglomera' görüntüsü vermeye devam ediyor...
AB içindeki ekonomik eşitsizlikler ve ulusal çelişkiler, içsel yapının bütünleştirilmesini olduğu kadar uluslararası alanda Birliğin ortak bir tutum geliştirmesini de engelliyor. Bunun en son örneği Ukrayna savaşı sırasında görüldü. AB'nin Doğu Avrupalı bazı ülkeleri Birliğin Rusya'ya uyguladığı yaptırımlara katılmadı.
***
ABD ve Batı Avrupa dışındaki bölgelerde yer alan ülkelere gelince...
İlk bakışta Rusya ve Çin, biri siyasal, diğeri ise ekonomik alanda 'öteki dünya'nın alternatif 'kutup başları' haline gelmiş görünüyorlar. Bu iki gücün ABD karşısında dayanışması sonucu adım adım bir 'Avrasya Birliği' seçeneği oluşuyor....
Ancak ne 'ABD-Batı Avrupa' ülkeleri ne de 'Avrasya' ülkeleri arasındaki ilişkiler sorunsuz... İki cephenin de kendi iç çelişkileri olduğu gibi duruyor ve geleceğin ne getireceği bilinmiyor.
***
Bir de Ortadoğu, Afrika, Pasifik ve Latin Amerika gibi 'ara bölgeler' var... Bu bölgelerde yer alan devletler, meşreplerine göre kah bir tarafa kah diğer tarafa yaklaşarak kendi ulusal, ekonomik, ideolojik veya yönetimsel çıkarlarını korumaya çalışıyorlar...
Örneğin yirmi yıldır İslamcı bir parti tarafından yönetilen Türkiye, bir taraftan 'Batı dünyası'nın değerlerini benimsediği iddiasını sürdürür ve Batı Blokunun askeri örgütü NATO'nun üyesi olmaya devam ederken, diğer taraftan Rusya'dan S-400 gibi en gelişmiş savunma sistemleri satın alıyor ve Çin ile ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor...
Kimi zaman bu tür işbirlikleri ekonomik boyutun da ötesine geçerek 'Astana Süreci' örneğinde görüldüğü gibi Rusya ve İran ile birlikte Batı'yı dışlayan siyasi oluşumlar yaratmaya kadar uzanıyor.
***
Ancak, Ukrayna Savaşından sonra dünyadaki kutuplaşma sürecinin hızlanması, bu tür 'aykırı ilişkilerin' 'sürdürülebilir' olma özelliğini adım adım ortadan kaldırıyor...
Öyle görünüyor ki, önümüzdeki dönemde, Türkiye ve benzeri durumdaki ülkeler, geçmişin 'soğuk savaş' döneminde olduğu gibi kendi özel çıkarlarından vazgeçerek mensup oldukları blokun tutumunu bütünüyle benimsemeye zorlanacaklar...
Bu duruma uyum göstermeyen ya da gösteremeyenler ise muhtemelen kendi bloklarından gelen 'yaptırımlar' ve benzeri bir takım 'cezai önlemler'le karşı karşıya kalacaklar!
(Devam edecek)