Önceki yazımızda 15 Temmuz’da Türkiye’yi sarması planlanan zincirin dört halkası olduğunu söylemiştik:

Ülkemizi Ortadoğu’da ve Karadeniz bölgesinde jandarma olarak kullanmayı amaçlayan ABD, onun askeri aygıtı NATO, ülke içindeki gizli savaş örgütü FETÖ ve ülkeyi ABD adına hem içeriden hem dışarıdan vuracak olan ABD’nin vekalet savaşı için kurdurduğu PKK.

***

15 Temmuz’dan bu yana FETÖ’ye karşı alınan önlemleri küçümsemek mümkün değildir...

Örneğin tamamı karara bağlanmış olan 289 fiili darbe davasında 1.634 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet, 1.366 kişi hakkında müebbet, 1.891 kişi hakkında süreli hapis cezası olmak üzere toplamda 4.891 kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiş...

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin görülen ve geçtiğimiz günlerde onanan Genelkurmay Çatı Davası kapsamında ayaklanma girişimine kumanda eden 17 sanık 138'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 416'şar yıl hapis cezası almış...

15 Temmuz'da silahlı kuvvetlerde görev yapan 32 bin 189 subayın 10 bin 468'i, yani yüzde 33'ü TSK’dan atılmış, 1886 kurmay subayın 1524'ü yani yüzde 81'i FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle ordudan ihraç edilmiş...

Darbe girişiminin yaşandığı gece Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından yapılan inceleme ve soruşturmalar sonucunda FETÖ ile irtibat veya iltisakı saptanan 4 bin 6 kişi meslekten çıkarılmıştır...

Genel olarak FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında bugüne kadar 705 bin 172 kişi hakkında adli işlem yapılmış, 125 bin 456 kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir.

***

Ne var ki, olgular FETÖ’nün başta TSK olmak üzere tüm devlet kurumlarında, yargıda, eğitim kurumlarında, ekonomi dünyasında, hatta sporda etkin bir güç olmaya devam ettiğini göstermektedir...

Peki, bu nasıl mümkün olmaktadır?..

Bu sorunun cevabı doğru bir biçimde verilmeden FETÖ ile mücadelede nihai zafer kazanılamaz.

***

FETÖ ile mücadele bir bakıma mitolojideki kesilen başın yerine hemen yenisini çıkaran “yedi başlı ejderha” ile mücadeleye benzemektedir...

Mitolojide ejderha ile başarıyla mücadele eden savaşçıların en büyük özelliği ejderhanın “can alıcı” noktasını bulmaları ve darbeyi o noktaya yöneltmeleridir...

FETÖ’nün “yeniden canlanma” özelliği ise onun can alıcı noktasının “yurt dışında” olmasından kaynaklanmaktadır.

***

Yazımızın başında sözünü ettiğimiz zincirin dört halkasından ikisi ABD ve NATO, diğer iki halkanın yani FETÖ ve PKK’nın yaratıcılarıdır...

FETÖ’nün başının ABD’de ikamet etmesi ve koruma altında olması, bu örgütün en güçlü olduğu devlet kuruluşunun NATO ile doğrudan ilişkileri olan TSK olması tesadüf değildir... Aynı şekilde ülke içinde hareket imkanının asgariye indiği koşullarda PKK de, Suriye’de ABD’nin “kara ordusu” olarak dünyanın en güçlü silahları ile donatılmış ve ABD üslerinde koruma altına alınmış bulunmaktadır...

Yurtdışına uzanan ve “ejderha”nın başlarının yeniden canlanmasını sağlayan damarları koparamadığınız takdirde ülke içinde bu örgütlere karşı ne yaparsanız yapın, kazandığınız ya da kazanacağınız başarılar  nihai zaferi getiremeyecektir.

***

Kısacası, ülkemizde siyasal ve ekonomik yapının ABD ve onun uzantıları olan Batılı devletlere, TSK’nın NATO genel komutanlığına bağımlılığı devam ettiği sürece FETÖ ve benzeri yapılar yeniden canlanacaktır...

Bazı siyasetçiler, örneğin AKP’li eski vekil Mehmet Metiner, bu olguyu yalnızca bir yönüyle görmekte ve FETÖ’nün siyasi ayağıyla hesaplaşılmamasından şikayet ederken “Çünkü araya giren hayırlılar sayesinde affedilenler hâlâ siyasetin de bürokrasinin de devletin önemli katmanlarında da varlıklarını sürdürüyorlar. Sadece kılık değiştirdiler” demektedir...

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz 15 Temmuz Gazisi Güven Şağban da, geride bıraktığı uyarı notlarında haklı olarak şu uyarıyı yapmaktadır: "FETÖ’nün unutulmaması gereken en önemli özelliği, her ortama bukalemun gibi uyum gösterme ve başka grupların içinde kendini gizleme yeteneğidir. Birçok FETÖ’cü savunmalarında 'Ben Menzilciyim', 'İskenderpaşa cemaatindenim', 'Süleymancıyım' ve hatta 'Atatürkçüyüm' demiştir. FETÖ üyeleri, bu yetenekleri sayesinde ülkemizin her kurumunda, ekonomik alanda, siyasal alanda ve sosyal alanda faaliyetlerine devam etmektedirler.".

***

Bu saptamalar doğrudur; ancak hastalığın bazı yönlerini teşhis etseler de kökenini, yani  FETÖ’nün “asli” özelliğini gözden kaçırmaktadır...

En başta görülmesi gereken gerçek şudur: Her şeyden önce FETÖ bir “yaratık”tır; yaratıcısı da ABD ve NATO’dur...

Esas sorun budur!