Tahammülsüzlüklerinizin arttığını mı düşünüyorsunuz? Yolda yürümek sizin için zorlaştı mı? Sıklıkla bulunduğunuz toplum hakkında olumsuz yargılarınızı ve şikayetlerinizi dile mi getiriyorsunuz? Öyleyse doğru adrestesiniz. Bugün neden birbirimize karşı tahammülsüzleştiğimizi basit pratiklerle anlatmak istiyorum.
Öncelikle sokakta basit şeylerden gerilmemizden bahsedelim. Trafik kurallarına kesinlikle uymuyoruz. Yaya geçidi olan yerde yayaya yol vermek toplumumuzda halen normalleşemedi. Herkesin acelesinin olması kesinlikle benim en büyük şikayetim. İki adım fazla atmıyor, iki saniye daha fazla bekleyemiyoruz. Kuralları ceza olmazsa önemsemiyoruz. Birbirimize saygı duymuyoruz evet, yola atlıyoruz veya önceliğin kimde olduğunu umursamıyoruz. Bu da sıklıkla yaya iseniz şoförün, şoförseniz yayanın kulaklarını çınlatmamıza sebep oluyor. Bazen kendimi propaganda afişi gibi hissediyorum, levha biçimine bürünsem de “Vatandaş! Yolun sağ tarafından yürü!” diye bağırasım geliyor.
Bu aceleciliğimiz her şeye nüfuz etmiş halde. Vapura bindiğinizde (ki biz Ankaralılar her gün mutlaka vapura bineriz) dikkat ettiyseniz yanaşınca atlayan tipler var. Durup nereye yetişiyorlar diye hep kendime sorarım. Otobüs sırasında birbirini itekleyenler, hayır sayenizde kimse daha hızlı hareket etmiyor. Üzgünüm, 10 saniye kaybettiniz. Zamanla bu kadar yarışan bir alışkanlığı her gün pratiğe dökmenin bizleri daha da agresifleştirdiği kanaatindeyim.
Yollardan bahsetmişken sevgili sürücüler, eğer yağmur yağdıysa ve kaldırımda yaya görüyorsanız Hazreti Musa edasıyla suyu ortadan ikiye yarmanıza gerek yok. Malum oldukça güzel bir dilimiz ve zengin tamlamalarımız var, bunlara maruz kalmamanızı en samimi duygularımla diliyorum.
Bir arada yaşamak için bazı kurallara uymamız gerekiyor. Bu kurallara uymadığımız için birbirimize tahammül edemiyoruz. Kent insanı şark kurnazı değildir efendim değil mi? En azından olmamalıdır. Öyle doğsa bile kentte öyle kalmamalıdır. Yoksa çok övündüğümüz kültürümüz kuralsızlıkla kentleri devasa köylere dönüştürmeye devam eder. Bizler de yirmi birinci yüz yılda pastoral hiçbir esintiye şahit olmak istemiyoruz. İçinizdeki burjuvaya selam olsun efendim, esen kalın.