Toplumumuzda uzunca bir süredir “eşit vatandaşlık” tartışması sürüp gidiyor...

Bu tartışmanın önümüzdeki günlerde yoğunlaşması beklenen “çözüm süreci” ve “yeni anayasa” tartışmalarıyla birleşerek daha da “kızışacağı” anlaşılıyor... 

Ancak bu meselenin içeriği konusu henüz belirlenebilmiş değil.

***

“Bunu nereden anladın” derseniz...

Önce politikadan başlayalım...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir Cemevi ziyaretinde eşit vatandaşlık talebini “hissiyata” bağlıyor ve “Kürtler, 'Kendimi eşit hissetmiyorum' diyorsa o hissedene kadar eşit anayasal yurttaşlık için, Alevilerin eşitliği için hep birlikte mücadele edeceğiz” diyor...

Öte yandan Romanlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Salih Şentürk, 2012 yılında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na yeni Anayasa ile ilgili görüşlerini sunarken yaptığı konuşmada, aslında her şeyin kanunlarda eşit olduğunu ama insanların kafasında eşit olmadığını söyleyerek şu sözlerle “eşit vatandaşlık” istiyor:

“Anayasa, kanun ve yönetmelikler birbirinden ayrı kavramlar olsa da bu farklı dinamikler bütününde, yasama, yürütme bileşiminde taleplerimizi ifade ediyor, eşit vatandaş olmak istiyoruz.''...

“Eşit Yurttaşlık Mücadelesinde LGBT+’ların Anayasal Talepleri” başlıklı bir broşürde eşit vatandaşlık talebi konusunda şunlar söyleniyor:

“Belirtmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir zaman LGBTİ+ varoluş suç ilan edilememiştir. Ancak bugün hala LGBTİ+’ların cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, cinsiyet ifadesi biçimleri, cinsiyet karakteristiği ve kategorisi vb. cinsiyet çeşitliliğine sahip bu özellikleri yasalarca tanınmamaktadır. Bunun sonucu  LGBTİ+’ların yasal olarak görünmezleşmesi ve devletin pozitif yükümlülüklerinin LGBTİ+’ları kapsamaması olarak karşımıza çıkmaktadır”...

Nihayet bir tüketici derneğinin sözcüsü, İstanbul’daki bir ana yol üzerindeki bilet gişelerinin kaldırılması talebini şöyle dile getiriyor:

“Mahmutbey gişeleri kaldırılsın. Eşit vatandaşlık istiyoruz.”

***

Görüldüğü gibi “eşit vatandaşlık” isteyenlerin önemli bir bölümü aslında anayasanın tüm yurttaşları eşit gördüğünü bir şekilde kabul ediyor, ama fiiliyatta bu eşitliğin sağlanamadığını belirterek kendilerine ya da birilerine bir tür “pozitif ayrımcılık” talep ediyor...

Bu son derece anlaşılabilir bir şey, ama anayasa ile bir ilgisi yok...

Çünkü Anayasamızın 10. maddesi, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” diyor.

***

Bir de “eşit vatandaşlık” kavramını “azınlık” olma isteğine bağlayanlar var...

Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz eski TİP milletvekili Tarık Ziya Ekinci’nin 29 Eylül 2015 tarihinde Bianet iletişim ağında yazdığı şu satırlar bu konuda bir fikir vermesi açısından önemli...

Ekinci’nin yazısından aktarıyoruz:

Anayasal vatandaşlık kavramı, farklı etnik, dinsel ve kültürel toplulukların temel insani haklarını tanımlayan uluslararası hukuksal belgelerden güç alır. Batı demokrasilerinde bu hakları tanımlayan sözleşme ve anlaşmalardan oluşan son derece kapsamlı bir azınlık hukuku oluşmuş. Bu belgelerde yer alan azınlık haklarının tanınarak uygulanması demokratik hukuk devleti olmanın vazgeçilmez koşuludur. (...) Ama günümüzde belirleyici olan asıl ayıraç anayasal vatandaşlıktır. Anayasal vatandaşlık çok kültürlü bir toplumda her türlü etnik, kültürel ve dilsel tekelciliği reddeden, farklı dil, inanç ve kültürlerden herhangi birinin diğerleri üzerinde egemenlik kurmasını yasaklayan bir kavramdır. Bir ülkede anayasal vatandaşlık kavramının toplumsal bir değer haline gelmesi, ancak, demokratik kurumların güvencesi altında, anayasal yurtseverlik kültürünün oluşması ile mümkündür.”

***

Burada iki talebin iç içe geçtiği görülüyor...

Birincisinde, demokratik hukuk devleti olmanın vazgeçilmez koşulu olarak Anayasa’da yer alacak bir “azınlık hukuku”ndan söz ediliyor...

İkincisinde, “Bir ülkede anayasal vatandaşlık kavramının toplumsal bir değer haline gelmesi, ancak, demokratik kurumların güvencesi altında, anayasal yurtseverlik kültürünün oluşması ile mümkündür.” sözleriyle meselenin kültürel bir mesele olduğu savunuluyor.

***

O zaman Kürtler adına konuşanların şu iki soruya açık bir biçimde cevap vermeleri gerekiyor:

İstenilen federatif ya da bölgesel özerklik üzerine kurulu bir devlet ve bu devlet içinde Kürtlere tanınacak “azınlık hukuku” mudur?...

Yoksa “anayasal vatandaşlık” yani anayasada halen var olan “eşit vatandaşlık” kavramının pratikte uygulanabilmesini sağlayacak “demokratik bir kültürün oluşturulması” mıdır?

***

Birinci soruya “evet” cevabı verilirse ortada anayasal bir sorun olabilir ama bu durumda anayasanın “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” diyen üçüncü maddesini ilga etmek gerekir. Bu da “üniter devlet”in ortadan kalkması, “bölgesel özerklik” ve “federasyon”un gündeme gelmesi demektir. Onun da sonuçları bellidir!..

İkincisi isteniyorsa bu yasal ve kültürel bir gelişim meselesidir. Dolayısıyla anayasanın, özellikle de anayasanın ilk dört maddesinin bu tartışmanın dışında tutulması gerekir...

Ama eşit vatandaşlık” adına “azınlık haklarını” savunanlar öncelikle şu soruya cevap vermelidir:

Ülkemizdeki Kürtlere bu ülkede “Türklerle eşit vatandaş olmak” yerine “azınlık olmak” isteyip istemedikleri sorulsa acaba çoğunluk ne cevap verir?