Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’in Türkiye topraklarında gözü olduğuna ilişkin sözleri üzerine muhalefetin talebi üzerine yapılan “kapalı oturum” sona erdi...

Özel, toplantı sonrasında yaptığı açıklamada Erdoğan’ı kastederek “Türkiye yoksulluğu, işsizliği, enflasyonu ve hayat pahalılığını konuşmasın diye İsrail Türkiye’ye saldıracak lafını ortaya attı” dedi ve “İsrail’in Türkiye'ye saldırısı olası değil" diyerek konuyu kapattı...

Aslında konu en başından çarpıtılmıştı ve sonuçta bu sağırlar diyaloğunda her iki taraf da kendini haklı çıkardı.

***

“Bu fırtına neden koptu” derseniz...

Önceki yazımızda bu sorunun cevabını şu sözlerle vermiştik:

Siyasal tercihler, bu sıkıntılardan hangisinin öne çıktığına bağlı olarak çok hızlı bir biçimde değişebiliyor...

Partiler açısından bakıldığında AKP’nin zayıf noktasını ekonomi oluşturuyor; güçlü noktasını ise İsrail ve Batı karşıtı söylem... CHP’de ise durum tam tersi. CHP, ekonomik şikayetler arttığı oranda güçleniyor, izlediği ABD ve AB yanlısı politikalar nedeniyle kan kaybediyor.”

***

Tartışmaya bu açıdan bakınca CHP genel başkanının Erdoğan’ın sözlerini neden tam olarak aktarmadığını ve İsrail’in niyetlerinden ve stratejik planlarından çok gerçekleşmesi gayri muhtemel askeri bir İsrail saldırısı ihtimali üzerinde durarak konuyu neden saptırdığını anlayabiliyoruz...

Aslında Erdoğan’ın sözleri şöyleydi:  “Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır."..

Yani konunun özü İsrail’in Türkiye topraklarında gözü olup olmamasıydı. Ne var ki, Cumhurbaşkanı, bu saptamadan sonra “Türkiye, Lübnan'a arabayla sadece 2,5 saat uzaklıkta. Antakya ile Gazze arası Ankara ile Aydın arası kadar” diye kilometre hesabına girince Özel’in işi kolaylaştı!

***

O zaman konuyu sadeleştirelim...

Ortada bir tartışma var: Cumhurbaşkanı “İsrail bizim vatan topraklarımıza göz dikti” diyor. Özel ise “İsrail’in Türkiye’ye saldırısı olası değil” diyerek buna karşı çıkıyor...

Peki, kim haklı?

***

Bu konu ile ilgili önceki yazılarımızda FETÖ tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişiminin aslında bir ABD/İsrail girişimi olduğunu, darbe sonrasında ortaya çıkacak kargaşa ortamında PKK’nin Güneydoğu’da özerklik ilan edeceğini, bunun sonucunda parçalanan ve zayıflayan Türkiye’nin ABD ve İsrail’in emellerine boyun eğeceğini, İsrail’in “vaad edilmiş topraklar” rüyasının da o zaman gerçeğe dönüşeceğini söylemiştik...

Bu sözleri söylememizin nedeni ülkede “İsrail karşıtlığının” sözcüsü olarak ortaya çıkan Doğu Perinçek’in bile "İsrail'in, ‘Arz-ı mev'ud’ yani vaad edilen topraklarda hakimiyet tesis etmesi üç bin yıllık bir masal,. Bunların ciddiyetle ilgisi yok. Ciddi olan tek bir şey var: ABD-İsrail’in, ‘Kürdistan’ adı altında İkinci İsrail devleti kurma planları." diyerek bu iki amaç arasındaki bağlantıyı koparmasıydı...

Biz ise buna karşı çıkarak, “Bazıları, bu “rüya”nın geçmişte kalmış mitolojik bir hikaye olduğunu savunuyor. Oysa bu rüya İsrail devletinin kuruluşunun temelindeki inancın bir parçasıdır ve hiçbir zaman ortadan kalkmamıştır.” demiş, bu rüyanın aynı zamanda ABD’nin dinsel/ideolojik mihverini oluşturan Evangelist Hristiyanlar tarafından da paylaşıldığı uyarısında bulunmuştuk.

***

Bu gerçekleri bizim söylememiz büyük ihtimalle kulaklara bir “vızıltı” gibi gelecektir...

Ama benzer şeyleri İsrailli tarihçi, yazar, ve akademisyen Yuval Noah Harari de söyleyince herhalde kimse görmezden gelemeyecektir...

Hani şu, The Economist tarafından “21. yüzyılın ilk küresel entelektüeli” seçilen Türkiye’de de yayınlanan “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens", "Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi" ve “21. Yüzyıl İçin 21 Ders" kitapları best-seller olan Harari!

***

Harari, Washington Post'ta yayınlanan bir makalesinde Netanyahu’nun saldırgan politikalarının ideolojik ve dinsel arka planını ele alıyor...

“Ürdün’den Akdeniz’e tüm toprakları isteyen bir Netanyahu var” diyen Harari, daha sonra “Bu sadece bir proje değildir. Halihazırda büyük ölçüde bir gerçekliktir” diye ilave ediyor...

Bir sonraki yazımızda liberal Harari’nin “üç bin yıllık mitolojiyi gerçeğe dönüştürmeye çalışan” Netanyahu ile ilgili görüşlerini aktaracak ve yorumlayacağız.

(Devam edecek