"Ceza almamış ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur." - Marquis de Sade

Öncelikle suçun cezasız kalması yahut "basitleştirilmesi" toplumda suç oranının artmasına ve suçluya gereken özgüveni vermesine sebep olmaktadır. Suçu toplumsal bazda çözmek gerekirken bunu bireye indirgemek ise sadece çözümün önüne çekilmiş bir settir. Bununla ne demek istiyorum? Kadın cinayetlerinin toplumsal olduğu bilincine henüz erişebilmiş değiliz. Suçlunun bireysel psikolojik sorunlarına fazlasıyla odaklanıp kadın cinayetlerinin politik olduğu gerçeğini sürekli atlamaktayız. Peki bu suç sarmalı nasıl toplumun bedeninde kılcallanıp terör saçmaya başlar ve bunun ilk aşaması nedir? 

İlk olarak belirtmeliyim ki günlük hayatımızda müsade ettiğimiz pratikler / söylemler büyüyüp çığ olarak hayatlarımızı mahvetmeye yeterler. Cinsiyetçi dil, kadının değersizleştirilmesi, kadının bedeni/kılık kıyafeti / yaşam tarzı konusunda sürekli yapılan hadsiz yorumlar, erkekleri eğitmektense kadınları hapsetmeye dayanan çarpık anlayış, taciz-tecavüz vakalarında kadının giyiminin veya o saatte ne işi olduğunun sorgulanması... Aslında günlük hayatımızda bunları yaparak veya yanımızda yapıldığında ses çıkarmayarak bu korkunçlaşan toplumu elbirliği ile yaratıyoruz.

Seç çıkarmamak bizlere kesinlikle Özal neslinin mirasıdır bunu da belirtmeliyim. O çok övünülen "etliye sütlüye karışmayan" apolitik zihniyetin ülkeyi getirdiği durum aşikardır. Şimdi sokakta yürüyemez olduk. İşte bu yüzden İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönülmesi konusunda kamuoyu baskısı oluşturulmalıdır. Sokaklarımızın, bedenlerimizin güvenliği için İstanbul Sözleşmesi'nden dün caymadığımız gibi bugün de caymayacağımızı belirtelim.

Gelelim bu kadın düşmanlığı genç nesil arasında nasıl üretiliyor sorusuna... Öncelikle bugün "psikopat" diye adlandırdığımız kişiler böyle doğmuyorlar, buna dönüşüyorlar. Şimdi bu genç erkekler arasında marjinalleşme / kadın düşmanlığı sorununu inceleyelim: Inceller. Inceller olarak adlandırılan (INvoluntary CELibate)= Karşı cinsle iletişim kuramayan, kendilerinin çirkin olduğunu düşünen, kadınları sadece cinsel obje olarak gören Özgüvensiz Genç Erkeklerden oluşan bir topluluktur. Bu grup arasındaki yaygın söylem ise kadınların zengin, yakışıklı, alfa erkek arayışı içerisinde oldukları ve bu grubun bu sebeple yalnızlığa  mahkum olduğu düşüncesi yaygındır. Kadınlar güvenilmez, aldatıcı, para avcısı rolündedir ve şeytanlaştırılır. Aslında ataerkil topluluklarda yaşadığımız için bu şeytanlaştırmayı çoğu zaman fark etmeyiz bile. "Kadın milleti" hakkındaki aşağılayıcılık son bulmaz. Sonra da "manyağın biri" bir cinayet işleyip kadınların hayatına mal olurken bizler televizyon başında ah vah ederiz.

Türkiye'de Incel toplulular kadın cinayetlerini meşrulaştırıyorlar, çocuk istismarına yönelimi arttırıyorlar, hayvanlara şiddeti savunuyorlar, ırkçı ve neo-nazi fikirlere sahipler. Bunları yazıyorum çünkü çoğu erkek çocuğu bu arkadaş gruplarına ailelerinden habersiz dahil oluyor ve aile çocuğun radikalleşme sürecini fark edemiyor. Bu konuda ailelerin gerçekten çok dikkatli olması ve çocuklarının bu tip düşüncelere eğilimi var mı sakince analiz etmesi gerekmekte. Çünkü baskıyla veya korkuyla çözebileceğimiz sorunlar değil bunlar, hiç ummadığımız bir yerden bir şeyler çıkabiliyor. Özellikle "sigma" başlıklı videoların erkek çocuklarından ve ergenlik dönemindeki erkeklerden uzak tutulması gerekmekte. 

Yaşamın kendisi çok kutsal, ama önemli olan adil, huzurlu ve güvenli bir yaşamdır.