Milli çıkarlar konusu ve çevrecilik herzaman birbirinden tamamen aykırı iki düşünce kalıbı gibi görülmüştür. Çünkü herzaman en endüstrileşmiş ülkenin çevreye en büyük zararı verdiği, dolayısıyla güçlü ülke olmanın ilk şartının doğayı kirletmek olduğu kanısı sadece toplumda değil realist teorisyenler tarafından akademide de büyük destek gören bir yaklaşım halini almıştı.
Ta ki... Birleşmiş Milletler'in karbon salınımı ve karbon ayak izi hakkında aldığı genel çevre kararlarına kadar... Türkiye Cumhuriyeti'nin de 2021 yılı itibariyle dahil olduğu Paris Antlaşması gün geçtikçe önemini arttırmaktadır.
Bu antlaşmaya göre devletler çevre hassasiyeti konusunda gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Peki bu antlaşmalar başka ne anlama gelmektedir?
Öncelikle sanayinin tamamen çevre ile ilgili, sürdürülebilr enerji kaynakları esas alınarak yeniden tasarlanılacağı aşikardır. Bunun haricinde bu ürünlerin üreticisi olacak olan belirli ülkeler olacaktır ve geri kalan üçüncü dünya ülkeleri bu ürünleri almak zorunda kalacaklarıdr.
Bu adımlar çevre için olduça olumlu, bu anlamda tam destek bir şekilde arkasında olduğumu belirtmeliyim. Ancak madalyonun bir diğer tarafında ise belirli ülkelerin endüstrilerinin bu tip sürdürülebilir enerji ürünleri üretmesi için belirli bir teknolojik deneyim ve alanlaşma gerekmektedir.
Şüphesiz Türkiye bu alanda oldukça geridedir...
Bu konunun önemini aslında orijinalinde çıktığı noktaya odaklanarak çözmemiz daha doğru olacaktır. Rusya Ukrayna Krizi'nin ardından Avrupa Birliği'nin enerji kaynakları kapsamında ne kadar yıprandığına dair pek şok haber yazılıp çizilmişti. Bu doğrultuda pek çok tedbir alınmış ve sürdürülebilir enerjininin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu ve aslında milletlerin ulusal bağımsızlıkları ile doğrudan ilişkili olduğu bu konu başlıklarınca belirtilmişti. Şimdi ise yeşil siyaset doğrultusunda dünyanın ekseni git gide çevreci bir doğrultuya doğru ilerlemektedir.
Yanlış anlaşılmasın, bu sağ popülüzmden caydığımız anlamına gelmiyor, aksine yeni sağ siyasetin "ulusal çıkar" ve "ulusal bağımsızlık" başılkları altında daha da yeşereceği aşikardır. Gündemimize çok yakında bizlerin tamamen dahil olacağı bu siyaset biçimini doğru analiz etmek ve bu doğrultuda nereye varılacağını tespit etmek oldukça önemlidir çünkü sanyi alanında alınacak kararlar da aslında bir anlamda bu alana yönlendirilecektir.
Başta belirtildiği gibi; bu kavram aslında sağ siyasetten uzak değildir ve gün geçtikçe daha da sağcılaşacağı aşikardır.