Gürcistan'ın iktidar partisi Gürcü Rüyası gün geçtikçe Gürcü Kabusu'na dönüşmeye devam ediyor. Gürcistan'ın Avrupa Birliği tutumunu tamamen değiştirmek isteyen hükümet, oldukça Rusya yanlısı bir politika izlemekte. Geçtiğimiz günlerde AB müzakerelerini 4 yıl süreyle askıya alan hükümetin bu kararının ardından ülke çapında ama yoğunlukla başkent Tiflis'te protestolar devam ediyor. Gürcistan Avrupa ve Rusya arasında kalan politikalarıyla yıllardır tansiyonun oldukça yüksek olduğu ve sosyal bölünmenin gerçekleştiği bir ülke ve bu protestolar ilk olmadığı gibi son da olmayacak gibi görünüyor. En son 2008 krizi ve Şaakaşvili hükümetinde gördüğümüz yoğun bölünme ve Rusya (daha dooğrusu Rus tipi otoriter yönetim anlayışına karşı oluşan) karşıtlığı yeniden alevlenmiş gibi gözüküyor. Peki Avrupa Birliği, Rusya ve Gürcistan'daki protestoların nasıl bir alakası var?
Öncelikle Rus dış politikası; Ukrayna, Gürcistan ve Kazakistan'ı kendisinin "yumuşak karnı" olarak tanımlayan bir anlayışa sahip. Sovyetler Birliği'nden gelen bir dış politika geleneği ile NATO ve sonrasında İslam (Afganistan savaşı ve mücahitler) ile çevrelenmeye çalışıldığının farkında olan Sovyetler, kendisi ile özellikle NATO arasına bir set çekmeye çalışmıştır ve bu politika günümüz Rusya'sında da devam etmektedir. Ukrayna konusunda da bu kadar ısrarcı olmalarının sebebi yine doğrudan bununla alakalıdır.
Gürcistan'daki hükümetlere doğrudan müdahale eden Rusya, emperyalist tutumunu sürdürmektedir. Halen devlet kurma sürecinde olan post-Sovyet ülkeleri üzerinde sürdürdüğü politikalar bu ülkelerin bağımsızlıklarını sorgulatmaktadır. Ne zaman Batı yanlısı daha doğrusu askeri savunma olarak NATO ve politik duruş olarak Avrupa Birliği yanlısı bir tavır takınılsa Ukrayna ve Gürcistan'da mutlaka hükümetlere ve son aşamada doğrudan devletin toprak bütünlüğüne müdahaleler gerçekleşmektedir.
Türkiye'nin BRICS üyeliği konusundaki tedirginliğimi de bu yüzden önceki yazılarımda belirtmiştim. Otoriterleşmenin arttığı Türkiye iç dinamiklerinin, dış dinamiklerle birlikte daha da otoriter eğilimler göstermesinden oldukça çekinmekteyim. Tek taraflı politika oluşturmak Türkiye gibi bir ülke için oldukça tehlikeli. Sürekli belirttiğim gibi, mantıklı denge politikalarına hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Üstelik dış politikada güven süreklilik ile oluşmaktadır. Yeni ilişkiler kurulurken NATO üyesi olduğumuz ve en çok ticareti Avrupa Birliği ile yaptığımız unutulmamalıdır.