İtalya ile Arnavutluk arasında imzalanan Göçmen Antlaşması gereğince her yıl İtalyan sularında yakalanan 3000'e yakın mültecinin Arnavutluk'a verilmesine karar verilmişti. Protestocular bunun oldukça demokratik olmayan bir hüküm olduğunu ve böyle bir antlaşmanın imzalanmasının göçmenlerin sığınma hakkına ve bir ülkenin egemenlik hakkına tamamen aykırı olduğu konusunda protestoya devam ettiler. Bu hafta ise ilk defa bu antlaşma doğrultusunda İtalya'dan göçmen gemisi geldi. Peki bu bu durum Balkan siyasetini nasıl etkileyecek?

Öncelikle Avrupa Birliği'nin göçmenleri artık kendi sınırlarında değil de "bariyer" seçtiği ülkenin sınırları dahilinde durdurma politikası yıllardır tartışılan kolonyalist bir bakış açısının yansımasıdır. Balkanlar Avrupa'nın arka bahçesi midir sorusu bu konu ile bir kez daha gündeme gelmektedir. Alınan kararlar kesinlikle insani değildir ve övünülen "Avrupalı değerlerin" bir kez daha sorgulanmasına sebep olmuştur. İnsan hakları bakımından göçmenlerin sığınma taleplerini hiçe sayarken bir diğer yandan başka bir ülke bu yolla işgal edilmektedir'. Bu işgal göçmenlerce yapılmamaktadır, bizzat emperyalist tutuma sahip ülkelerce yapılır. Göçmenlerin gittiği ülkelerde ise yerel halkın tüm tepkisi gelen göçmenlere yönelir. 

Aslında bunlar bizlerin tanıdık olduğu senaryolardır. Göçmen kolay hedeftir ve sağ siyaset bunu sömürerek oy kazanmayı dünyanın dört bir yanında başarabilmiştir. Göçmenlerin insan olduğu unutulmuş, objeleştirilmişlerdir. Bu siyaset ne yazık ki gelecekte de başarılı olacak gibi gözükmekte. Ucuz oylar, ucuz oyunlar. Hiçbir sorunumuzu çözemeyip bizleri sadece nefret suçları işlemeye yönlendiren siyasetçiler ve inandıkları o muhteşem kahraman sendromları... Bu gelişmeleri sadece göçmenler için değil aynı zamanda yerel halk için de oldukça tehlikeli bulmaktayım. Ülkelerin vatandaşları bu sayede kendilerini 'en çok korkutan'a oy verme davranışı sergilemektedir. Seçim kampanyaları git gide 'En çok oy en felaket senaryosu olana!' şekline bürünmektedir. Demokrasilerimiz tehlike altındadır. Bu tehlike ülkelerimizden sığınma hakkı istemiş insanlardan kaynaklanmaz, bu tehlikle 21. yüzyıl kolonyalizmidir. 

Ve bu kolonyalizm doğrudan en temel insan haklarının bile düşmanı olduğu gibi demokrasilerimiz için de büyük bir tehdittir.