Uzun süreli bayram tatilinin son günü dönüş yollarında oluşan kilometrelerce uzunluktaki kuyruk görüntüleri, olanaksızlıklar yüzünden yaşadıkları kentte ‘’zorunlu nöbete’’ kalan kimileri için teselli olur.

Yerli yersiz konuyu gündeme getirip, ‘’İyi ki bir yerlere gitmemişiz. Baksanıza şu rezalete’’ türünden gerekçeler, aslında içinizdeki burukluğu gidermez ama en azından suratı beş karış ev halkının gazını alma bakımından işe yarayabilir.

Bu ‘’gaz alma’’ yönteminin sıkça tekrarlanması ise, ‘’Hadi git işine ya’’ yollu tepkilere yol açar ki, muhatapların söz konusu bahanelerden bıktığını gösterir.

Böyle durumlarda, konuyu fazla uzatmamak, aklınızdan geçenleri içinizden geçirmek en doğru yoldur.

Kadim dost, durumu özetledikten sonra, ‘’Valla ben epeydir bu yöntemi kullanıyordum ama artık o da işe yaramıyor’’ diye söylenirken, elindeki gazetenin birinci sayfasında yer alan ‘’dönüş’’ çilesine ilişkin fotoğrafı göstermeyi de ihmal etmedi.

Bizimkiler, nurlu ufuk söylemlerini sürdürürken memleket genelinde durum bu…

Bir yanda çaresizliğin acısı, öte yanda dönüş yolu çilesi….

Kalan da mutsuz, dönen de…

Fıkradaki gibi…

Cezaevi görevlileri, hakkındaki idam hükmünü yerine getirmek için mahkumu bulunduğu hücreden alıp yola koyuluyor.

Dışarıda şiddetli bir sağanak var…

Hükmün infaz edileceği yere 40-50 metrelik bir mesafe kalmış ama herkes sırılsıklam.

Mahkum ise çaresizlik içinde sızlanıp duruyor.

İnfaz ekibinin başı, sonunda patlıyor:

‘’Kes ulan ağlayıp zırlamayı. Sen biraz sonra ölüp kurtulacaksın. Biz bir de bu yolu geri döneceğiz.’’

Durum bu…

Gülemiyorsun da…