Avrupa Birliği Parlamentosu'nun seçimlerinin ardından tüm Avrupa'da sağ siyasetin yükseldiğini gerçeği ile yüzleşmiştik. Uzun zamandır üzerine yazılıp çizilen "Sağ Tehlike" senaryoları kendisini göstermeye ve tüm dünyayı sarmaya devam ediyor. Avrupa Birliği'nde yapılan seçimlerin ardından Macron, erken seçime gidilmesi gerektiğini belirtmiş ve Fransa'yı sandığa götürmüştü. Fransa'daki AB Parlamentosu seçim sonuçlarının ardından Fransız halkı bir kez daha sokağa dökülmüştü ve bu protestoların sonucu olarak Macron erken seçime gidileceği çağrısında bulundu.
Bu çağrı başlangıçta oldukça demokratikti, Fransız kamuoyu gerçekten demokratik bir tutum benimsemiş ve radikalliğin verdiği hasarın farkına vararak geri adım atmıştı. AB seçimlerimde gösterdiği seçmen davranışını Fransa için göstermemişti. Daha orta yolcu partilere yönelmeyi seçmişlerdi. Süreç oldukça umut verici ve demokratik ilerledi ta ki Cumhurbaşkanı Macron, yeni başbakan olarak muhafazakar partili Barnier'i atayana kadar.
Cumhurbaşkanı Macron'un hamlesi ilk başta demokratik gibi görülse de kendi tepki gösterdiği şeyi yapması ile akıllara "Bu politik bir hamle miydi?" sorusunu getirdi. Evet, muhtemelen öyleydi. Seçmen davranışını doğru analiz etmiş, kendisine gelen tepkileri bastırmanın başarılı bir yolunu bulmuş ve muhafazakarlarla işbirliği içerisinde bulunmuştur. Bunun üzerine ise Fransız halkı protestolarına devam etmektedir.
Fransa'daki sol akımın oldukça güçlü kökenleri olduğunu belirtmekte de fayda var. Macron'un bu kararının nasıl sonuçlanacağını ise merakla takip ediyor olacağız. Dünyanın ekseninin sağa kaymasının bedelini 20. yüzyılda uluslar çok ağır ödemişti, bakalım bu durum hepimiz için 21. yüzyılda nasıl sonuçlanacak?