Birileri ‘’havalar nasıl’’ diye sormaya görsün.
‘’Hiç sorma’’ diye başlıyorsa yanıta, ‘’havadan kastın ne olduğu’’ konusunda bir yanlış anlama vardır ortada….
Kimileri, ‘’bırak içini döksün’’ düşüncesiyle, ‘’veryansın bombardımanını’’ dinler sonuna kadar sabırla…
Kimileri, bilir başına gelecekleri, ‘’Yok ya, yanlış anladın.’’ diye söze girip, ‘’Hava sıcaklığını soruyorum.’’ diyerek kabaca açık eder kastını.
Eder ama çok geçtir artık…
‘’Şimdilik yaz havası hakim’’, yanıtının ardından bombardıman başlar:
‘’Bır-iki hafta sonra sonbahar yüzünü gösterir. Ardından da kar, kış kıyamet. Isınma ayrı bir dert, giyim-kuşam, ulaşım ayrı bir dert. Bir de çocukların okul masrafı.’’
‘’Hay sormaz olaydım’’ diye dövün dur…
Çare yok…
Madem sordun, dinleyeceksin…
İşi pişkinliğe vurup, ‘’Mevsimsel durumu kastetmiştim’’ diye liman arama sakın…
‘’Hava kirliğinden’’ başlarsa söze, üç saat susturamazsın bilesin…
En iyisi, hiçbir şey sorma…
Görmezden gel, yürü git yoluna…
Küsermiş, alınırmış boş ver…
Seni hayata küstürmüşler kimin umurunda.
Öğrenmeyiversin hava durumunu da…
Onun da ne yapacağı belli olmuyor zaten…
Göstermelik bir bulut,
Sonra hadi bana eyvallah…
Damla bile düşmüyor gökten…
Tarlalar mahzun, çiftçi mahzun, sen mahzun…
Sahi havalar nasıl oralarda?
’