Gerçekleşen her olayın bir nedeni olduğunu ve aynı koşullar altında aynı nedenlerin aynı sonuçları doğuracağını unutmayalım. Olgularla ilgili her türlü akıl yürütmenin temelinde neden-sonuç ilişkisi bulunur. Olguyla ilgili tüm akıl yürütmeler, neden-sonuç ilişkisi üzerine kurulmuştur. Yani, hangi olguyu ele alırsak alalım, olgunun kavranışına ilişkin bir neden-sonuç ilişkisiyle karşılaşırız. Dolayısıyla, olgulara dair belirsizliği ortadan kaldırabilmek için, neden-sonuç ilişkisinin temellendirilmesi zorunludur.

Hayal gücü sınırsız bir şey değildir. Belirli sınırlara sahiptir. O, gerçekten de çok dar sınırlar içinde kapatılmıştır ve usun bu yaratıcı gücünün tümü, duyuların ve deneyimin bize verdiği gereçleri birleştirme, yerini ya da sırasını değiştirme ya da onları birbirinin yerine koyma, büyütme ya da küçültme yetisinden başka bir şey değildir. Çünkü her ne kadar sınırsız gözükse de insan düşüncesinin içermiş olduğu izlenimlerin de bir sınırı vardır. Bu sınır, tabii ki izlenimlerin çoğaltılması sayesinde genişletilebilir. Ama bir sınır her daim olacaktır.

İnsanın yaptığı her hareketin hayatını etkilediğini ve bunun bir sonucu olacağını biliriz. Örneğin: ‘kelebek etkisi’ küçük olayların büyük etkilere neden olabileceğini ifade eden bir kavramdır. Başlangıçta hava durumu tahminleri için kullanılan bu teori, daha sonra bilimin içinde ve dışında kullanılan bir metafor haline gelmiştir. Kelebek, kasırgaya güç vermez veya doğrudan kasırgayı yaratmaz, ancak terim kelebeğin kanatlarını çırpışının kasırgaya neden olabileceği anlamına gelir. Kelebek kanatlarını çırpmamış olsaydı, sistemin yörüngesi çok farklı olabilirdi. Başka bir deyişle, her şey birbirine etki eder ve bu hayatı var eden bir döngüdür.

Hayatta hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hayatımıza giren her insan bize ya bir şey katar ya da bir ders almamıza vesile olur. Ayrıca her bir düşünüş, algılayış, kavrayış, davranış da öyle! Hiçbir şey tesadüf değil yani...

Herkesin hayatımızda bulunmasının mutlaka bir amacı, bir nedeni olduğu gerçeğini kabul ettiğimiz ve bununla yaşamayı öğrendiğimiz takdirde, hayatın bize verdiklerini, kazandırdıklarını daha kolay görebilir, farkında olabilir ve geleceğe emin adımlarla daha güçlü ilerleyebiliriz. İyi ya da kötü hiçbir şey sebepsiz, değildir diye düşünüldüğünde kabul edilmesi ve mücadele edilmesi daha da kolaylaşacaktır. Bu nedenle hayatı verilen mesajları doğru algılayarak değerlendirmek gerekir.

Yaşadığımız birçok şeyin tekamül yolumuzda ilerlememiz için bir sebebi olduğuna inanıyorum. Önemli olan nasılsa her şeyin bir sebebi var diyerek yaşadıklarımızı geçiştirmekten ziyade, acaba bu yaşadıklarımdan almam gereken ders nedir diye kendimize sorabilmek ve farkındalıkla yaşamaktır. Unutmayın, ruhsal olarak da önümüze çıkan her şeyin bir nedeni vardır. Egolarımızı sevgiyle bir tarafa bırakıp önümüze bakmayı öğrenmeli, bir de geçmişte yaşananları yargılamayı…

Nitekim Ataol Behramoğlu’nun deyişiyle “Hayat bize sunulmuş bir armağandır.” Hayatımızdaki her yeni gün özel bir hediyedir; kıymetini çok iyi bilmek gerekir.