Önceki yazımızda büyük hazırlıklar sonucu gerçekleştirilen Ukrayna taarruzunun fiyasko ile sonuçlanmasının ardından NATO’nun krizini daha da derinleştirdiğini...

Bu güçlükleri aşabilmek için hazırlanan Finlandiya ve İsveç’in NATO içine alınması planının Türkiye tarafından geciktirilmesinin ABD ve NATO içinde yer alan Batılı ülkelerde öfke yarattığını...

ABD ve Batı’nın Ortadoğu’daki uzantısı Netanyahu rejiminin Gazze’de giriştiği saldırıya Türkiye’nin karşı çıkmasının bu öfkenin daha da büyümesine yol açtığını belirtmiş ve yazımızı şu sözlerle noktalamıştık: 

“Son günlerde ABD ve Batı’nın etkili gazetelerinde Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını savunan yazılar ve ABD/NATO’nun Türkiye’ye karşı vurucu güç olarak kullandığı PKK’nin Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiği son saldırılar bu gelişmelerden bağımsız değildir.”

***

Belirttiğimiz hususlarla ilgili gelişmeler son yazımızı izleyen günlerde arka arkaya sıralandı...

Önce İsveç’in de NATO’ya alınmasının onayı için Meclis’e gönderilen teklif hızla komisyondan geçti...

Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Netanyahu’yu Hitler ile kıyaslayan cümlelerine Netanyahu’dan Erdoğan’ı “Kürtlere soykırım uygulamak”la suçlayan bir cevap geldi.

***

Bu gelişmeler sırasında iki nokta dikkat çekti...

Birinci nokta, ABD ve NATO’nun Türkiye üzerinde artan baskısının AKP ve MHP’nin İsveç’in NATO üyeliğine direnme eğilimini kırmasıydı. Bu geri adımın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO’nun yeni gözdesi Yunanistan ile “yumuşama” gezisinin hemen ardından gelmesi de ilginçti...

İkincisi, İsveç’in NATO üyeliğini onaylayan kanun teklifine İYİ Parti ret oyu verir, DEM Parti oylamaya katılmazken CHP’nin de AKP ve MHP ile birlikte olumlu oy kullanmasıydı.

***

Yazımızın başlığında NATO’nun zorlandıkça “zorladığını” söylemiştik...

NATO’nun “zorlanmasının” belirtileri özellikle İsveç’in yer aldığı Doğu cephesinde gün geçtikçe daha fazla açığa çıkıyor...

Son olarak Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı (Pentagon) eski danışmanı Chas W. Freeman Jr., “NATO'nun önceden var olan birlik cephesi çatlak verdi. Şimdi bazı NATO üyeleri bu çatışmayı sürdürme fikrinden açıkça vazgeçiyor” sözleriyle Batı'nın Ukrayna'da Rusya ile çatışmadaki başarısızlıklarının NATO'da bölünmelere yol açtığını açık bir biçimde belirtti.

***

Ancak bu arada NATO’nun “zorlamasının” özellikle ülkemizde yol açtığı belirtiler de artıyor...

Hatırlanacağı üzere Eski Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Haziran 2022'de yaptığı açıklamada, İsveç’in PKK’ye yaptığı silah yardımı ile ilgili olarak “(PKK’de) İsveç yapımı AT-4 tanksavar silahı var; teröristler tarafından kullanılan bu silahlardan Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki operasyonlarımızda çok sayıda ele geçirdik.” demiş, bunların fotoğraflarını, seri numaralarını İsveç ile görüşmelerde masaya koyduklarını belirtmişti. Ardından, “Terör örgütlerine her türlü desteği verip ondan sonra da ortak savunma örgütünde bir müttefik olarak yer alma talebinin büyük bir tutarsızlık olduğunu değerlendiriyoruz..” ifadesini kullanmıştı...

AKP ve MHP’nin oylamadaki olumlu tavrı, “PKK’nin ABD/NATO’nun kanatları altında yaptığı son saldırıların ardından acaba ne değişti?” sorusunu akla getirdi.

***

CHP’nin İsveç konusunda verdiği oy da bu açıdan önemliydi...

Bu oy, yeni yönetimin de NATO’cu bir çizgi izleyeceğini belli etti...

Bilindiği gibi, ABD ve NATO’nun Ukrayna’da güç duruma düştüğü günlerde eski genel başkan Kılıçdaroğlu, tam da seçim öncesinde ABD’ye yaptığı gezide, “Ukrayna’nın yanında olmalıyız” mesajını vererek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmama tavrını eleştirmişti...

12 askerin şehit olmasının ardından AKP ve MHP’nin bildirisine katılmayan yeni yönetimin DEM Parti’nin bile oylamaya katılmayarak çekimser kaldığı koşullarda AKP ve MHP ile birlikte İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin kanun teklifine olumlu oy vermesi, ABD ve NATO yandaşlığı söz konusu olunca CHP’de akan suların bile durduğunun yeni bir göstergesi oldu.

***

Yaşanan gelişmeler, ABD/NATO’nun küresel plandaki sorunları artarken Türkiye’de yaşadığı sıkıntıların giderilmekte olduğunu gösteriyor...

Hiç kuşkusuz, bu çelişkinin nedeni siyasal ve askeri gelişmeler değil...

Sorun, Türkiye ekonomisinin Batı’dan gelecek “sıcak para”ya duyduğu ihtiyacın her geçen gün biraz daha artmasıyla ilgili!