İsrail’in HAMAS Lideri Heniye’yi Tahran’da düzenlediği bir suikastla öldürmesi sıradan bir “intikam operasyonu” değil, İran’ı savaşın içine çekmek ve dünyayı ateşe vermek için gerçekleştirdiği tehlikeli bir hamledir...
Bu hamlenin önemini anlayabilmek için HAMAS’ın İsrail’e karşı düzenlediği operasyonun ve ardından İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımın nedenlerini hatırlamak gerekir.
***
HAMAS’ın Dış İlişkiler Sorumlusu ve Politik Büro Üyesi Dr. Basem Naim, 7 Ekim 2023’te Aydınlık gazetesine verdiği demeçte Aksa Tufanı harekâtının gerekçelerini şöyle açıklamıştı:
“Bu direniş, İsrail’in bize karşı adına 'Bitirme Projesi' dediği bir planı durdurma hedefliydi. Plana göre Mescid-i Aksa yıkılacak ve yerine bir Süleyman Mabedi inşa edilecekti. Kudüs'ün doğusu tamamen Yahudilerin kontrolüne geçecekti. Yani zaten yüzde 65’i işgal altında olan Batı Şeria’da işgal her yere yayılacak, Gazze’deki Filistin varlığı tamamen sonlandırılacaktı. Söz konusu planı İsrail’in Savunma Bakan Yardımcısı 'ya ölecekler ya gidecekler' diye sloganlaştırdı. Ayrıca geçen eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kendi haritalarını havaya kaldırarak bu amaçlarını bir kez daha ilan ettiler.”
Basem Naim, açıklamasında “Bitirme Projesi”nin “Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çerçevesi içinde hazırlanmış bir alt-plan olduğunu da şu sözlerle vurgulamıştı:
“ (Bu proje) Trump döneminde başladı. Sudan, Bahreyn, Fas gibi ülkelerin önüne çeşitli adlarda bir anlaşma koydular. Biden da bunu devam ettirdi. Onlara dediler ki, 'Filistin bizim iç meselemizdir, siz artık buna karışmayın ve bu konuyu uluslararası bir sorun olarak görmekten vazgeçin.' İşte bu şartlar altında bizim bir hamle yapmamız, bir yanıt vermemiz gerekiyordu. 7 Ekim Harekâtı ile onların kurdukları masayı dağıttık. Filistin meselesini dünya gündeminden kaldırmak üzerelerken bizim bu atağımız onların oyunlarını bozdu. Filistin yeniden hem bölgenin hem de dünyanın gündemine girdi.”
***
Aksa Tufanı Harekâtı’nın en önemli destekçisi İran’dı...
Çünkü ABD ve İsrail, “Bitirme Operasyonu” ile yalnızca HAMAS’ın askeri gücünü değil Suriye’deki İran etkisini ve İran’ın bölgedeki uzantıları olan Yemen’deki Husi, Lübnan’daki Hizbullah ve Irak’taki Haşdi Şabi örgütlerini de “bitirmeyi” amaçlıyorlardı...
İsrail ve ABD’nin İran’ın bölgedeki etkisini kırma amacıyla başvurduğu yöntemlerin başında yukarıda sözü edilen örgütlerin önde gelen liderlerini suikastlarla yok etmek geliyordu. Suikastlar zinciri 3 Ocak 2020 tarihinde İran’ın Ortadoğu’daki etki alanlarına müdahale amacıyla kurduğu Kudüs Gücü’nün komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi komutanı Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmeleriyle başlatılmıştı.
***
Çatışmaya daha geniş bir açıdan bakıldığında, ABD ve İsrail’in hedefi yalnızca HAMAS ya da İran ve İran tarafından desteklenen militan güçlerle de sınırlı değildi...
2020’li yıllardan başlayarak Suriye’deki Rus askeri gücünün etkinliği artmış, bunun yanı sıra Çin de diplomatik yollardan Ortadoğu’da varlık göstermeye başlamıştı...
Çin, Rusya ve İran tarafından yürütülen “çok kutuplu dünya” mücadelesi Afganistan’dan Ortadoğu’ya ve oradan Afrika’ya kadar yayılmış, Türkiye de Astana Süreci ile ABD yörüngesinden uzaklaşmaya başlamıştı. ABD ve İsrail bu gelişmeleri şiddet yoluyla durdurmak zorundaydı.
***
ABD ve İsrail’in bu süreçte hiç hesap etmediği bir başka gelişme, Çin’in BRICS’in ilişkilerini kullanarak Ortadoğu’nun çatışan iki büyük gücü İran ve Suudi Arabistan arasında bir yumuşama ortamı yaratmış olmasıydı...
Bu hamlenin ardından Çin, Filistin sorununa çözüm çabalarına girişerek “düşman kardeşler” olan El Fetih ve HAMAS’ı FKÖ çatısı altında güçlerini birleştirmeleri için teşvik etmeye başlamıştı...
Geçtiğimiz günlerde Çin’de buluşan on dört Filistin örgütünün FKÖ çatısı altında birleşme kararı almasıyla taçlanan bu çaba, Filistin sorununu iki büyük Filistin örgütü arasında düşmanlık yaratarak tasfiye etmek isteyen ABD ve İsrail’i HAMAS’a karşı bir an önce harekete geçmeye zorladı.
***
Sonuç olarak ortaya çıkan tablo, Arap Baharı operasyonunun başlangıcında “ılımlı İslamcı” rejimler oluşturma çabasına giren ve HAMAS’ın da bir parçası olduğu Müslüman Kardeşler örgütlerini kendi saflarına kazanmak için “Baasçı” rejimlerin yıkıldığı ülkelerde onlara iktidardan pay veren ABD’nin tüm hesaplarını bozdu...
Bu gelişmeler sonucunda Arap Baharı’nın başladığı dönemde o zamana kadar üslendiği Suriye’den ayrılarak Katar ve Türkiye’ye yerleşen ve Suriye’de rejimin yıkılması için yürütülen mücadelede rol üstlenen HAMAS, giderek İran ile yakınlaştı...
İran-HAMAS yakınlaşması, Ortadoğu’da Şii-Sünni kavgası yaratarak bu kavgayı İran’a karşı kullanmayı amaçlayan ABD/İsrail planlarına darbe vuran bir başka gelişme oldu.
***
HAMAS Politik Büro Üyesi Dr. Basem Naim’in sözünü ettiği ABD/İsrail patentli “Bitirme Projesi” işte bu gelişmeler sonucunda gündeme geldi...
İran’ın yanı sıra İran yanlısı Yemenli Husi ve Lübnanlı Hizbullah hareketlerinin aktif desteğiyle HAMAS tarafından gerçekleştirilen Aksa Tufanı Harekatı üzerine Netanyahu, siyasi hayatı boyunca mitolojik özlemi olan “vaat edilmiş toprakları fetih harekâtını” Gazze’den başlatmak zorunda kaldı. Doğu Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadar uzanan ve Türkiye’yi de içine alan bölgede bir “büyük savaş” planlayan ABD içindeki evanjelist/siyonist akımlar ve “askeri-sınai kompleks” olarak adlandırılan askeri ve sınai güçler de bu harekâta destek verdiler...
Bu gelişmeler sonunda tutucu Arap ülkelerinin desteğiyle Gazze ve Batı Şeria’da kukla bir yönetim kurarak “Filistin sorununu çözen başkan” olmayı ve bir kez daha seçim kazanmayı umut eden Biden sahneden çekilmek zorunda kaldı.
***
İran’da HAMAS lideri Heniye’nin bir füze saldırısıyla öldürülmesi ABD ve İsrail’i yöneten “şahinlerin” İran’ı bu savaşa açıktan katılmaya zorlamak amacıyla giriştikleri provokasyonlar zincirinin bir “ara halkası”dır...
Ocak ayında Beyrut’ta İsrail’in İHA saldırısıyla HAMAS Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih Aruri’nin öldürülmesi, Nisan ayında İsrail’in Şam’daki İran Büyükelçiliğinin bombalanması, Husi liman kentinin bombalanması ve Beyrut’ta Hizbullah merkezi bombalanarak önemli bir komutanın hava saldırısıyla öldürülmesi bu büyük provokasyonun diğer parçalarıdır...
Ancak İran gibi kırk yılı aşkın bir süre boyunca yürüttüğü savaşlar içinde büyük tecrübe kazanmış bir ülkenin devam edeceği kuşkusuz olan bu provokasyonlara kapılıp İsrail’e açıktan savaş ilan etmesi beklenmemelidir. Çünkü zaman ABD ve İsrail’in aleyhine İran, Çin ve Rusya’nın lehine işlemektedir.