Önceki yazımızda İsrail'de liderlerin savaş dönemlerinde Tevrat'tan alıntı yapmasının normal ve alışılmış bir durum olduğunu belirtmiş...

Şu anda İsrailli dinci siyasetçilerin karşılarındaki en büyük güç olan Hamas’ın da benzer bir dinsel/politik söylem kullanmasının bu açıdan İsrail’in işine geldiğini sözlerimize eklemiştik...

Bu söylemler, İsrail Filistin çatışmasının gerçek nedenlerini, yani emperyalizmin Ortadoğu’daki saldırgan siyasetini ve İsrail’in buna aracılık ettiğini gözden kaçırmakta ve meseleyi salt eski çağlardan gelen dinsel çatışmaların devamı olan bir çeşit “medeniyetler çatışması” olarak göstermektedir.

***

Çağımızın güncel sorunlarından kaynaklanan çatışmalar elbette geçmişte yüzyıllar, hatta bin yıllar boyunca devam etmiş olan çatışmaların devamı niteliğinde olabilir...

Ancak meseleye salt bu açıdan bakılırsa, yüzlerce hatta binlerce yıl sürmüş olan çatışmaların yine yüzlerce hatta binlerce sürüp gitmesinin kaçınılmaz olduğu sonucuna varmak kaçınılmazdır...

Oysa tarihten gelen ve kökleri derinlere uzanan bu tür çatışmalar, günümüz dünyasında her zaman uygulanmasa da genelde kabul görmekte olan çağdaş hukuk ve yaklaşımlarla çözülebilir niteliktedir.

***

Bu tür çözümlerin yakın geçmişte yaşanan örnekleri de mevcuttur. Örneğin yüzlerce yıl sürmüş olan Osmanlı Türkleri ile Yunanlılar arasındaki kanlı çatışmalar Ulusal Kurtuluş Savaşımız döneminde en ileri boyutlara ulaştıktan sonra bizzat bu çatışmanın tarafları olan Mustafa Kemal Atatürk ve Yunanistan Başbakanı Venizelos tarafından kolayca çözülmüştür...

Bu çözümü mümkün kılan şey ise Venizelos’un o zamana kadar peşinde olduğu “Büyük Yunanistan” emellerinden vazgeçmesi ve olaya geçmişin kanlı anıları ya da efsanelerinden hareket etmek yerine çağdaş hukuk ve insan hakları açısından yaklaşmayı kabul etmiş olmasıdır.

***

Bu açıdan bakıldığında, hem Filistinliler hem de İsrailliler arasında bu tür bir çözümü savunan ve bunun için

mücadele eden siyasetçiler ve toplum kesimleri mevcuttur. Bu tür yaklaşımların önündeki en büyük engel ise İsrailliler ve Filistinliler arasında bir uzlaşma olabileceği gerçeğini reddeden dinci fanatikler ile faşist siyasetçiler ve olayı bir “medeniyetler çatışması” haline getirmek isteyen Amerikalı ve Batılı

emperyalistlerdir...

Faşist politikacılar ile dinci örgütlenmeler arasındaki bu tür işbirliklerinin bir örneği ABD’nin Irak’ı işgali sırasında da yaşanmış, Irak’ın kimyasal silah ürettiği yalanına sarılarak bu ülkeyi işgal eden ABD Başkanı Bush, işgalden sonra aradığı kimyasal silah depolarını bulamayınca bu olayı “Haçlı savaşlarının” bir devamı olarak göstermeye ve işgali o şekilde haklı çıkarmaya çalışmıştır...

Bu yalana en büyük desteği veren kesim ise Amerika’da giderek yaygınlaşan Evanjelist akımlar olmuştur.

***

1800’lü yıllarda Yunanistan’da Megalo İdeacılar ile Ortodoks papazlar arasında, yakın geçmişte Bush ve Evanjelist akımlar arasında kurulan bu tür ittifakların bir benzeri günümüzde Netanyahu’nun dinci-faşist partisi ile bu partinin destekçisi bazı İsrailli hahamlar arasında da kurulmuştur...

Netanyahu’nun yayılmacılığı ve savaş kışkırtıcılığı, bu hahamların Tevrat’ta yer aldığı iddia edilen “Mesih”in bu tür çatışmalar sonucu yeryüzüne ineceği ve Büyük İsrail’in o zaman kurulabileceği” yolundaki propagandalarıyla birleşmiş ve İsrail siyasetine hakim olmuştur...

1990 yılında Netanyahu ile haham başı arasında geçen ve görüntüleri Gazze savaşından sonra tüm dünyaya yayılan şu konuşma o ortamın Netanyahu’nun iktidara gelmesinde ne kadar etkili olduğunu ortaya koymaktadır:

“HAHAM: Seni uzun zamandır görmüyorum. İşlerinde bereket ve başarı dilerim.

NETANYAHU: Buraya senden onay ve yardım istemeye geldim.

HAHAM: Her konuda hazırım.

NETANYAHU: Her alanda... hem kişisel hem de politik.

HAHAM: Son görüştüğümüzden bu yana pek çok şey gelişti.

NETANYAHU: Evet pek çok konuda ilerleme kaydettik.

HAHAM: Ancak henüz gerçekleşmeyen şey Mesih'in hâlâ gelmemiş olmasıdır. Onun gelişini hızlandıracak bir şeyler yap.

NETANYAHU: Yapıyoruz, yapıyoruz.”

***

Gazze’deki soykırım ve işgal Netanyahu’nun yaptığı işlerin son örneğidir...

ABD’nin koltuğu altında yetişen faşistler ve dinrciler İsrail siyasetine egemen olduğu sürece bu örneği kaçınılmaz olarak yenileri izleyecektir.

(Devam edecek)