Bu köşede daha önce de koronavirüs ve aşılar üzerine yazdık. Ancak, olay öylesine hayatımızın bir parçası ve gelişmeler öylesine hızlı ki, konuya tekrar dönmeden edemiyoruz...

Türkiye'de hastalığa karşı ağırlıklı olarak Çin aşısının kullanılacağı kesinleşti...

Ek olarak bu yıl sonuna kadar 550 bin doz Pfizer/BioNtech aşısı da gelecek... . Bu partinin depolarda hazır beklediği söyleniyor. Yapılan açıklamaya göre, alınacak aşı miktarı mart ayı sonuna kadar 4,5 milyon doza ulaşacak.

***

Bu arada Rusya'nın ürettiği Sputnik V aşısının faz 3 testleri de tamamlandı.

Aşının uluslararası piyasalarda ilk müşterisi Beyaz Rusya oldu. Onu Arjantin izledi...

Rus aşısının da uluslararası piyasalarda satılmaya başlanmasıyla 'aşı savaşı' nın ana figürleri piyasada yerlerini almış oldular.

***

Daha önce yazdığımız yazılarda henüz aşıların yeni piyasaya çıkmaları bir kaç aylık üretimlerinin şimdiden peşin parayla satıldığını söylemiştik...

Bu aşama geçilip de elde stoklar oluştuğu zaman 'aşı savaşı'nın ikinci ve en sert aşaması başlayacak...

Bu savaşı kazanmanın yolu 'kimin aşısı en etkili' sorusu etrafında dönen 'enformasyon savaşı'nı kazanmaktan geçiyor.

***

Olaya daha geniş bir pencereden bakıldığında, bu savaşın şu anda dünyada ABD/AB, Çin ve Rusya arasında cereyan eden 'ticaret savaşları'nın bir parçası olacağı görülüyor...

Her ne kadar 'sağlık ayrı, ticaret ayrı' dense de biliyoruz ki sağlık alanında elde edilen karlar başka hiç bir sektörde yok...

Ve 'savaş' şirketler arasında cereyan ediyor gibi görünse de bütün büyük ilaç şirketlerinin arkasında devletler yer alıyor.

***

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, bu konuda yaptığı açıklamada, 'Maalesef aşı savaşı başladı. Bu her şeyin savaşı. Kovid konusu siyasileştirildi artık. Aşı ve Rus çabalarıyla ilgili karalama kampanyası var' ifadesini kullandı.

Batı basınında, Rus aşısına ilişkin çok sayıda 'söylenti, hayal ürünü, düpedüz saçmalık' gördüğünü anlatan Zaharova, sözlerini şöyle tamamladı:

'Bu artık, bilim insanları arasında olan bir savaş değil, politikacılar ve çoğunlukla Batının ana akım medya sayfalarında karşı karşıya olduğumuz enformasyon savaşçıları arasındaki bir savaş.'

***

Zaharova'nın sözleri bize salgın ilk gündeme geldiğinde cereyan eden 'koronavirüs savaşı'nı hatırlattı...

Bilindiği gibi, salgının nedeninin koronavirüs adı verilen bir virüs olduğunu ilk kez Çin açıklamış, bu açıklamanın hemen ardından ABD Başkanı Trump, ısrarla virüsü 'Çin virüsü' olarak tanımlamıştı...

Oysa salgının adını koyan ilk ülkenin Çin olması bu virüsün orada ortaya çıktığı anlamına gelmiyordu. Nitekim, Çin, ilk günden bu yana bu virüsün dışarıdan geldiğini ve muhtemelen o sırada Wuhan'da yapılan askeri olimpiyatlara katılan ABD'li sporcular tarafından Çin'e taşındığını savunmaya devam etti.

***

Daha sonra yapılan araştırmalar, bu iddiayı doğrular nitelikteydi...

Bilindiği gibi Çin'de Covid-19 ile ilgili ilk resmi vaka 17 Kasım 2019'da gerçekleşmişti... Ancak geçtiğimiz günlerde ABD'de yapılan bir araştırma, koronavirüsün bilinenden daha önce ülkede varlık gösterdiğini Çin'deki ilk vakanın ortaya çıkmasından bir ay önce bağışlanan kanların tahlilinde Covid-19'a karşı savunma için üretilen antikorlar bulunduğunu açığa çıkardı....

Bunun ardından İtalya'da Milano Ulusal Kanser Enstitüsü'nde yapılan bir araştırma, Ekim 2019'da İtalya'da dört koronavirüs vakasının görüldüğünün tespit edildiğini açıkladı.Yine İtalya'da Lombardiya bölgesindeki kişilerden 27 Ekim tarihinde alınan kan örnekleriyle yapılan araştırmada, 23 İtalyan vatandaşında koronavirüse rastlandı.

***

Ancak bu gerçeklere karşın ABD/AB kaynaklı tüm ajanslar korona salgını ile ilgili haberlerinin başına 'İlk kez Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan' ibaresini koymaya devam ediyor...

Ve bu ajansların haberlerini kullanan dünyanın dört bir köşesindeki medya organları bu ibareyi günde kimbilir kaç kez kullanarak insanların belleğine yerleştiriyor...

'Enformasyon savaşı', işte böyle bir şey!