Bir önceki yazımızda Trump'ı seçim sürecinde yıpratan ve Cumhuriyetçi Parti içindeki etkisinin zayıflamasına yol açan bir başka etkenin de aleyhine açılan davalar olduğunu belirtmiştik...

Trump, siyasi yaşamının başından bu yana yasal prosedürleri ihlal etmesiyle tanınmıştır ve 2020 yılına gelindiğinde hakkında 16 eyalette onlarca dava açılmıştır...

Trump'a yöneltilen ve halen yargı sürecinde olan suçlamalar arasında başkanlık yetkilerini kötüye kullanmak, vergi yasasını ihlal etmek, vergi gelirlerini zimmete geçirmek, kişisel çıkarlar için devletin etkisini kullanmak ve yabancı hükümetlerden para almak, yolsuzluğa karşı yasa hükümlerini ihlal etmek gibi önemli suçlamalar yer almaktadır.

***

Bu davalardan ayrı olarak bir de yürütülmekte olan soruşturmalar var..

Halen New York eyaletindeki Manhattan Bölge Savcılığı, kendisi hakkında bir seks skandalıyla ilgili olarak soruşturma yürütüyor...

Bu soruşturmada, Trump'la ilişkili kişilere 2016 seçimlerinden önce 'sessiz kalmaları karşılığında para verildiği' iddia ediliyor.

***

Bu arada Rusya ve Ukrayna ile yürütülen bir takım faaliyetler konusunda CIA ve FBI tarafından halen ucu açık olarak yürütülen soruşturmaları da unutmamak lazım...

Trump, başkanlık süresi boyunca yakın adamlarından bazılarını feda ederek bu suçlamalardan kurtulmuştu, ancak başkanlıktan ayrıldıktan sonra bu soruşturmalar çerçevesinde bazı itirafçılar çıkabilir ve işler sarpa sarabilir...

Hatırlanacağı üzere Trump'ın Rusya ile ilişkilerinin kara kutusu olarak bilinen Michael Flynn, Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atanmasının üzerinden bir ay geçmeden Rus elçisi ile yaptığı yasa dışı görüşmelerin ortaya çıkması dolayısıyla istifa etmek zorunda kalmış ve soruşturma sırasında eğer kendisine 'dokunulmazlık' verilirse, Trump-Putin ilişkisi üzerine de ifade vereceğini açıklamıştı. Trump da telaşa kapılarak 'Tabii dokunulmazlık ister, çünkü cadı avı var' diye tweet atmıştı… Flynn bu soruşturma sonucunda hüküm giydi, ama konuşmasını istemeyen Trump tarafından affedildi!

***

Bu noktada Nixon'un başına gelenleri de hatırlamakta yarar var...

Nixon da 1972 seçimleri öncesinde Demokrat Parti'nin karargahı olan Watergate binasını yasa dışı olarak dinletmiş, kurduğu ekip suçüstü yakalanınca da suçu CIA'nın üstüne yikarak kurtulmak istemişti. CIA Direktörü Richard Helms, bu suçu üstlenmeyi reddettiği için görevden alınmış, daha sonra yapılan seçimleri Nixon büyük bir farkla kazanmıştı. Buna karşın soruşturma devam etmiş ve sonunda 8 Ağustos 1974'de Nixon istifa etmek zorunda kalmıştı.

Ancak istifa da Nixon'u kurtarmaya yetmemiş, sonunda onun yerini alan eski yardımcısı Başkan Gerald Ford, yetkisini kullanarak Nixon'a özel af çıkarmak zorunda kalmıştı.

***

Bu olgular ortaya şöyle bir tablo çıkarıyor...

Trump, Beyaz Saray'ı terk ettikten sonra siyasi yaşamını devam ettirebilmek, Cumhuriyetçi Parti ile gerilen ilişkileri onarmak ve kendisi hakkındaki soruşturma yürüten kuruluşların üzerine gelmesini önlemek için bir şeyler yapmak zorundaydı...

O da bunu yaptı ve Rusya ile özel bağlantılarının olmadığını gösterecek bir adım attı: 2020 yılında kongreden geçen Savunma bütçesinde yer alan yaptırımları sümen altından çıkardı.

***

Dikkat edilirse, Türkiye'ye S-400 ile ilgili olarak başlatılan yaptırımlar CAATSA yaptırımlarının en 'hafif' maddelerinden oluşuyor...

Buradan, Trump'ın niyetinin, bir NATO müttefiki olan Türkiye'yi yaralamak değil, Rusya'nın Türkiye üzerinde etkili olmasını önleyerek, kendisinin Rusya ile işbirliği yapmadığını göstermek olduğu anlaşılıyor!..

Eğer bunu yapmasaydı, hem siyasi hayatını sürdürmesi hem de hakkındaki soruşturmalardan kurtulması çok daha zor olacaktı.

***

Bütün bunların ışığında şu saptamayı yapabiliriz:

Trump, yaptırımları karşı karşıya bulunduğu siyasal ve adli güçlükleri hafifletebilmek amacıyla uygulamaya koymak zorunda kalmıştır...

Yaptırımların nasıl uygulanacağı ve Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyeceği ise ancak Biden'ın icraat döneminde anlaşılacaktır.