Yeni bir yılın eşiğindeyiz...
Dünyamız güneşin etrafında milyarlarca yıldır dönüp durduğu için günler, aylar, yıllar birbirini her zaman olduğu gibi izleyip duruyor...
Bu açıdan bakıldığında yeni bir şey yok; ama biz her yeni yıl başlarken dünyanın bugüne kadar olduğundan daha iyi bir yer olması umudunu tazelemekten hoşlanıyoruz.
***
Bu umudun altında değişimlerin iyiye, güzele doğru bir evrim oluşturduğu düşüncesi yatıyor...
Bir zamanlar gök kuşağının ötesinde bile olsa öyle bir yer olduğu, bizim oradan geldiğimiz ve oraya döneceğimiz umudu insanlık tarihi kadar eski...
Ne yazık ki, gerçek dünya, o hayal edilen yerden çok farklı bir yere doğru gidiyor.
***
O nedenle yeni bir yıla girerken nereye baksak içimiz kararıyor...
Gazze’de gökte ya da yerde birileri ekran başında bir düğmeye basıyor ve yeni yılı göremeden ölen çoğu kadın ve çocuk on binlerce insana yenileri ekleniyor...
Ve dünya hiçbir şey olmamış gibi dönmeye devam ediyor.
***
Bilim ve teknoloji alanında insanlık tarihinde görülmemiş bir hızla değişimler yaşanıyor...
İletişim teknolojisi sayesinde atalarımızın gitmeyi hayal bile edemediği her yere gidiyor ya da yüksek çözünürlüklü görüntüler sayesinde gitmiş gibi oluyoruz...
Ama “İnsanlık nereye gidiyor?” sorusuna cevap bulamıyoruz.
***
En büyük keşiflerimizden biri yapay zeka...
Yakın zamana kadar bir tür “makine” gibi gördüğümüz bilgisayarlar artık “düşünmeye” başladılar...
Robotlar günlük yaşamımıza gireli çok olmuştu; artık savaş alanlarına da girmiş durumdalar.
***
ABD merkezli bir yayın organı olan Military Times'in iddiasına göre ABD Ordusu tarafından ekim ayının sonlarında gerçek zamanlı ve gerçek mühimmatın kullanıldığı geniş katılımlı bir tatbikat düzenlenmiş. Tatbikatta robot askerler neredeyse tek kişilik ordu gibi hareket edip beklenenin çok üstünde bir performans sergilemişler...
“Gerçek” duygulara sahip olan insanların Hiroşima’da, Vietnam’da, Irak’ta, Gazze’de yaptıklarını düşününce “duygusuz” robotların neler yapabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil...
“Medeniyet”in bizi getirdiği yer bu mu olacak?
***
İnsanlığın uzay macerasında önemli gelişmeler oluyor...
Mars’a gönderilen araçlar orada insan yaşamının sürdürülebileceği koşulların yaratılıp yaratılamayacağını araştırıyor...
Ama bu alanda sağlanan başarılar yaşadığımız dünyayı yaşanamaz hale getirme yolundaki “başarılarımızın” (!) yanında sönük kalıyor.
***
Örneğin, Mars’ta yapay bir atmosfer yaratma hayalleri kurarken, dünyada atmosferimizi yaşanamaz hale getirme yolunda hızla ilerliyoruz...
Aklımız var, ama aklımızı bir türlü ortak çıkarlarımız için kullanamıyoruz...
Devletler, atmosferimizi korumak amacıyla 2004 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü ve 2016’da yürürlüğe giren Paris Anlaşması gibi anlaşmalar imzalamış bulunuyorlar. Ne var ki, devletler arası anlaşmazlıklar nedeniyle bu anlaşmalar kağıt üzerinde kalıyor.
***
“Gelişmekte olan ülkeler” bu anlaşmaların gelişmiş ülkelerin çıkarlarını korumayı amaçladığını savunurken, “gelişmiş ülkeler” gelişme hızlarını artırmak ve üstünlüklerini korumak için birbiriyle yarışıyorlar. Bu yarış atmosfere giderek daha fazla karbon ve sera gazı salınmasına yol açıyor...
Atmosferdeki bozulma küresel ısınma sorununu şiddetlendiriyor; küresel ısınmaya bağlı olarak dünyada çölleşme, ormanların yok olması, su sorunu gibi sorunlar hızla büyüyor...
Devletlerden söz ediyoruz; ama aslında ipler kârlarından başka bir şey düşünmeyen bir avuç küresel şirketin elinde. Bu şirketler yalnızca dünya ekonomisini yönlendirmekle kalmıyor, algılarımızı, beyinlerimizi de kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiriyorlar.
(Devam edecek)