Yaşamda en büyük değer zamandır. Zamanın anlamı, değeri ve ekonomik kullanımı konusunda ise alabildiğine bir vurdumduymazlık egemendir toplumumuzda.Yakınırız sıklıkla; “Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından” diyerek.Oysa zaman; gün, hafta,ay,yıl gibi dilimlere bölünmüştür.85 milyonluk ülkemde; “bugün ne yaptım?” sorusuna yanıt arayanımız çok azdır.Yakınır dururuz: ‘‘Günler bir lokma, koca hafta ne çabuk geçti!”diye… Kimileri de, ayları bekler, günleri sayar. Ücrettir, maaştır, asker yolu beklemektir, okul kapanmasıdır hesabın konusu. Ya yıllar? Onu da en güzel şu şarkı sözü anlatır:“Erken ağardı saçlar, yılların günahı ne?’’
Anlamlandırmadığınız, kıymetlendirmediğiniz,diğer bir deyişle boşa geçirdiğiniz zamanınızın özelinde kaybettiğiniz aslında kendi yaşamınızdır. Benjamin Franklin’in şu sözü önemli:‘‘Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.’’
Bir taraftan da çevrenizden birileri belki de siz, zamanın yetmediğinden hayıflanır durursunuz. “yetersiz zaman”, “kısıtlı zaman”, “ günler ne çabuk geçiyor” “az zaman”, “zaman darlığı” vb. sözlerle başarısızlıklarımızın üstünü örtmeye çalışır ve zamanı suçlu ilan ederiz. Aslında tek sermaye elimizdeki kısıtlı zamandır. Bize verilen zamanın sayılı günlerden oluştuğunun, bir gün aniden biteceğinin farkında olmak, bu sermayeyi etkin ve verimli kullanmamıza neden olacaktır diye düşünüyorum.
Zaman gerçekten de deyişteki gibi su gibi akıp geçiyor ve biz de ona yetişmeye, onun hızına uyum sağlamaya çalışıyoruz. Zaman verimli kullanılması gereken kıt bir kaynak.Bu nedenle; zamanı yönetemeyen hiçbir şeyi doğru yönetemez.
Zamanın kıymetini bilmek ve bunu pratiğe dökmek bakımından batılı toplumlar içerisinde özellikle Almanların ayrı bir yeri vardır. Randevularına, iş ve ders saatlerine, özetle zamanla ilgili verdikleri taahhütlere hem kişisel hem de kurumsal olarak sadakatte son derece titizdirler. Bu titizlikleri diğer milletlerle mukayesede kendilerinin haklı övünç nedenidir.
İnsanoğlunun en önemli servetlerinden biri olan zamanın iyi değerlendirmesi ve hayatta büyük kazanımlara olanak vermesi ise zaman yönetimi kavramına bağlıdır. Türkiye’de sosyal ve siyasal yaşamın giderek bir karabasana döndüğü düşünülürse; zaman yönetimi konusunda sınıfta kaldığı da kesindjr.Böyle devam ederse korkarım yeni kuşaklar ülkelerini felaketlerle anımsayacaklar gelecekte…
Zaman; şu an için bilinen, bilimin sınırlarıyla kontrol edemediğimiz bir olgu. Ama bu, yaşamımızı yine de ona uyduramayacağımız ve ondan faydalanamayacağımız anlamına gelmiyor. Doğru işleri, doğru zamanda ve arzu edilen sürede yapmak hem bize yaşamak için zaman açar hem de başarıyı beraberinde getirir. Sonuçta sadece biz, kendimizi ve zamanımızı nasıl kullanacağımıza karar verebilir ve yönetebiliriz. Yani zaman yönetimi ile kendimizi özgürleştirir ya da bilerek ve isteyerek zamanımızın yönetimini farklı ellere bırakırız. Aslında geçip giden zamanın değerini bilirsek, ömrümüzün değerini de korumuş oluruz. Yoksa Shakespeare’in de dediği gibi “Zamanımı kullanmasını bilemedim, şimdi o beni kullanıyor.”der dururuz…