Vergi toplamanın, bir devlet için gelir elde etme yöntemi olduğu kabul edilse de verginin ekonomik ve sosyal hayatı etkilemenin, kimi toplum kesimlerine yönelik politik amaçların gerçekleştirilmesinin de aracı olduğu malumdur. Yakın tarihimizdeki en acı örneği, Ermenilerin mülksüzleştirilmesi ve Türkiye’yi terk etmek durumunda kalmalarıyla sonuçlanan, dolayısıyla varlıkların el değiştirmesine, Türkleştirilmesine hizmet eden Varlık vergisidir.

Dolayısıyla vergi sistemi, sınıfsal tercihleri de etnik ve dinsel gruplara yönelik özel politikaları da anlaşılır kılar. Günümüzde tarikat ve cemaatlerin dernek ve vakıflarına, şirketlerine sağlanan vergi muafiyetleri veya yeni sermaye çevresi yaratmak üzere seçilmiş işadamlarına yönelik uygulanan teşvik sistemleri vergi politikalarıyla yakından ilgilidir. Vergi ile sosyal adaleti sağlayacağınız gibi gelir ve servet eşitsizliklerini de derinleştirebilirsiniz.

 AKP dönemine bu açıdan bakıldığında ideolojik ve kimlik tercihleri barizdir. Siyasal İslamcı bir sermaye birikimi için yandaş işadamlarına her türlü teşvik ve hibe programlarını uygularken, kendisini hiçbir kurala bağlı hissetmeksizin davet ve pazarlık usulleriyle kamu kaynaklarını transfer etmekte bir beis görmemektedir. Bu öyle bir sermaye transferidir ki, ülkenin bütün ormanı, toprağı, suyu, madeni yok edilmekte, telafisi uzun yılları alacak bir yıkımdan adeta haz alırcasına vazgeçilmemektedir.

 Turgut Özal’dan daha çok zenginleri sevdikleri açıktır. Ancak AKP’nin çok paradoks biçimde toplumun en zengini ile en yoksulunu bir araya getirdiği de bilinmektedir. Bu yoksulluk, yönetilebilir yoksulluk olmalıdır. Dert, yoksulluğu yok etmek değildir, sosyal yardımlara bağımlı hale getirilmiş kitlenin seçmen sadakatini, kendi siyasal varlığının da güvencesi saydığından yoksulluğu kader diyerek dinsel alana çekmekte böylece mimarlığını yaptığı sömürü düzenini de görünmezleştirebilmektedir.

 Orta sınıf ise AKP nezdinde hem siyasal tercihleri hem kültürel yapısı itibariyle yok hükmündedir. Üstelik bu orta sınıf, seküler eğilimlere sahipse hepten yok edilmelidir! Yurtdışına çıktığında ödediği yurtdışı çıkış harcı 150 liradan 3 bin liraya çıkarılabilir, bir yılda iki kez motorlu taşıt vergisi alınabilir, tükettiği alkole, eğlencesine zam üstüne zam, vergi üstüne vergi bindirilebilir.

 Ne var ki, şimdi her şeyin bir sınırı ve sonu olduğundan dağıtılacak kaynak kalmadı; hazine boşaldı, kasa tamtakır. Artık uçan kuştan vergi almak gerekiyor. O kadar zordalar ki, lokanta ve kafelerdeki garsonların bahşişlerinden medet umar hale geldiler. Oysa Marmaris’in o eşsiz koylarını yok etme pahasına rezil mi rezil devre mülk otel konduran, yolcu garantili köprüler, otoyollar, havaalanları nedeniyle hazineden milyarlarca lira akıtılan şirketlerin vergi borçları silinebiliyor.
Çünkü verginin asıl yükünü çekecek bir halk var. Rakamlar ortada. 2022 yılında vergi gelirleri içindeki oranı yüzde 50 olan dolaylı vergilerin payı 2023 yılında yüzde 53’e yükselmiş.

 2023 yılı motorlu taşıtlar ÖTV geliri 441,2 milyar TL... 2022’de ise bu miktar 167,1 milyar lira... İki katından daha fazla tahsilat demek… Vergi tahsilatı konusunda öyle başarılı bir performans gösteriliyor ki, AKP iktidarı hedeflediği rakamların çok ötesine geçen paralar topluyor halktan. Ama aynı şekilde giderler de bütçe hedeflerini aşıyor ve katlanarak büyüyor. 

Yani biz daha çok, daha çok vergi ödüyoruz, onlar daha çok, daha çok harcıyor.