Siyasetteki tabloya bakılırsa “ikiyüzlü” tabiri hafif ve göreceli masum kalır; çünkü siyasetçilerin kaç yüzü olduğunu artık kestiremiyoruz. Siyaseti halkın yaşadığı sıkıntıları konuşmak, dertlerine çare olmak için yapmak yerine Hacivat-Karagöz münazarasına döndüren, belagatı yüksek lafazanlık gibi gören, oturdukları koltuklardan 25-30 yıldır kalkmayan bir zümrenin, nasıl bir usta tiyatro oyuncusu olduklarını “bu kadarı da fazla” diyerek ibretle izledik.
Konu, haftalık grup toplantılarını, Türk Dil Kurumu sözlüğündeki küfür, hakaret, aşağılama, tehdit sözcüklerini sıralama platformu gibi değerlendiren, ülkenin barış ve kardeşliği önündeki en büyük tehdit olan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile CHP’nin genel başkanı Özgür Özel arasında geçen diyalog.
Sabah, Özgür Özel’e demediğini bırakmayan, “çürük, tipi tip, zırzop, soysuz, cambaz” gibi son derece ağır hakaretleri eden Bahçeli, TBMM’nin yasama dönemi açılış resepsiyonunda Özel ile tokalaştı, “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme! Bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor" dedi. Özel de Bahçeli'ye, "Herkes doğru bildiğini söylüyor. Önemli olan saygıda ve sevgide eksiklik göstermemek" diye yanıt verdi. DEM Partili Tuncer Bakırhan ile de tokalaşan Bahçeli, bir soru üzerine "Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" dedi.
Türkiye’de siyaset yapma tarzını, iki üç cümleden ibaret olan bu diyalogdan daha iyi anlatan bir şey yoktur herhalde. Kaç ipte oynadıkları bilinmeyen cambazlar, kameraların önünde birbirlerine efelenirken, kamera arkasında “birbirimizi idare edelim” kabilinden müşfik cümleler kurabiliyorlar.
Ortada müthiş bir samimiyetsizlik, çok yüzlülük, performansı yüksek bir tiyatro oyunu var. Kendisine hakaret eden Bahçeli’ye “Herkes doğru bildiğini söylüyor. Önemli olan saygıda ve sevgide eksiklik göstermemek" diyerek yumuşak bir cevap veren Özgür Özel, tam bir hayal kırıklığı… Siyasette nezaket önemli ama hakaret eden karşısında bu kadar ezik olmak da izah edilir bir durum değil. Özel, bir anlamda Bahçeli’nin tüm söylediklerini kabul ediyor.
Barışa ihtiyaçtan dem vuran Bahçeli ise aynı gün Halk TV’yi, orada program yapan gazeteci arkadaşlarımız Timur Soykan, Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Şule Aydın’ı, öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in ailesini tehdit ediyor, Ateş’in ablası adliyede saldırıya uğruyor, karısı 18, tam 18 koruma ile duruşmaya geliyor. Türkiye’de 18 koruma ile mahkeme salonuna gelen var mıdır ben bilmiyorum.
İşin esası ve tehlikeli tarafı şu… Siyaset cambazlarının tiyatro oyunlarının farkında olmayan taraflar arasındaki kutuplaşma, kin, nefret ve ötekileştirme… Bahçeli kimi hedef gösterdi ise saldırıya uğradı. Yavuz Selim Demirağ’dan Selçuk Özdağ’a, gazetecilerin, siyasetçilerin kafaları kırıldı, MHP içinde en usul aykırı fikirleri savunanlar dahi şiddet yuvasına dönüşen Ülkü Ocakları’nda falakaya yatırıldı. Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz gibi mafyatik isimlerle çekilen fotoğraflarla aleni biçimde tüm kamuoyu tehdit edildi. Yani MHP’nin bu anlamda sicilinin temiz olduğu söylenemez; karanlık tarihinde sayısız vahşet, şiddet örneği var.
Bu aklı evvellerin, söylenen sözün, kürsülerde, televizyon ekranlarında, sosyal medyada söylendiği kadarıyla kalmadığını bilmediklerini düşünemeyiz. Konsolidasyonu artırmak, oy devşirmek niyetiyle halkın duygularını hitap etmek için kullanılan her ifadenin, hastanede, pastanede, kahvehanede bir karşılığı var. Nitekim, Çubuk’ta dönemin ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kürsülerde yüksek perdeden söylenen kışkırtıcı laflar sonucunda linçe uğradı.
Bahçeli ile Özel arasında geçen diyalogla ilgili kaydın bizde yarattığı duygu her iki taraf için de yıkımdır. Ahlaki değerler, samimiyet, güven, dürüstlük konusunda siyaset erbabının sınıfta kalmasıdır. İfade ettiği düşüncelerin hangisinin samimiyetle, hangilerinin siyaseten söylendiği konusunda yarattığı derin şüphe hiç giderilmeyecektir.
Bu durumda, bize düşen “filler tepişir, çimenler ezilir” deyimini hatırlamaktır. Ezilen çimen olmayalım derim.