Hava sıcaklıklarında hissedilir derecedeki düşüşler, ‘’eyvah’’, ‘’daha yaza doymamıştık’’ yollu yakınmaları da peşinden getirdi.…

Oysa, Temmuz-Ağustos sıcağındaki ‘’piştik’’, ‘’yandık’’ yollu sızlanmalar, dün gibi hafızalardaki tazeliğini koruyor.

Ancak, bu defaki kış öncesi yakınma biraz da farklı nedenlerden kaynaklanıyor.

Yaza doymamış olmanın etkisi var mutlaka ama  bugünlerdeki yakınmanın temelinde ekonomik sorunlar yatıyor…

Yüksek enflasyon, alım gücünün giderek düşmesi yüzünden zor günler geçiren dar ve sabit gelirli vatandaşlar, şimdiden kış aylarında artacak zorunlu harcamaların altından nasıl kalkacağının hesaplarını yapıyor. 

Eylül ayı ile birlikte aile bütçesine eklenen okul, kışlık gıda ve yakacak gibi masraflar tüketicileri düşündürmeye başladı.

Dar gelirli ailelerin, harcama kalemlerinin azlığı nedeniyle “kurtarıcı” olarak gördükleri yaz aylarının sona ermesi, okul, yakacak, kışlık giyecek, yiyecek gibi zorunlu harcamaların başlaması yaşamın kış koşullarında daha da zor geçeceğinin işaretlerini veriyor…

Zor dönemler, dar gelirli kesimlerde ‘’acaba’’ yollu umut dolu beklentilere de pek geçit vermiyor artık.

Zengin doğal gaz yataklarının keşfi, ‘’altına ramak kaldı’’ yollu moral gazlamaları da işe yaramıyor…

Mideler boş olunca masallar çare olmuyor yakınmalara, yaşanılan sıkıntıların atlatılmasına.

Mevsim değişikliklerinin etkisi derinden hissediliyor bugünlerde…

Gülmek bir yana tebessümü bile unuttu dar gelirli…

Yeni buluşlar, yeni keşifler masalları da işe yaramıyor artık.

Değiştik…

Gülmeye gülümsemeye hasret kaldık.