Trump’ın başkan seçilmesinin ardından bu köşede “ABD’nin ‘ulusal’ ve ‘korumacı’ politikalar uygulayacağı” saptamalarına değinmiş ve bu politikanın “ABD yörüngesindeki ülkelerin ‘ulusal’ ve ‘korumacı’ politikalardan vazgeçirilmesi” anlamını taşıdığını söylemiştik...
Nitekim ABD Başkanı Trump, Türkiye'nin de üye olmaya çalıştığı BRICS ülkelerinin uluslararası ticarette doların payını azaltmaya yönelik politikalarına “BRICS'in para birimi oluşturarak doların yerini alacak bir adım atması halinde bu ülkelere yüzde 100 tarife uygulayacağını” açıklayarak tepki göstermiş...
Ve "Bunu deneyen herhangi bir ülke tarifelere merhaba ve ABD'ye elveda demelidir" ifadesini kullanmıştır.
***
Bu tehdit, yalnızca Türkiye gibi BRICS’e girmeyi amaçlayan ülkeleri değil BRICS’in organizatörleri arasında yer alan Rusya’yı da ürkütmüş bulunmaktadır...
Nitekim ABD’nin yeni yönetimiyle iyi ilişkiler kurmayı ve bu yönetimin Ukrayna Savaşını bitirmesini sağlamayı planlayan Rus yönetiminin Sözcüsü Dimitri Peskov bu tehdit üzerine acele bir açıklama yaparak Rusya’nın böyle bir planı olmadığını söylemek zorunda kalmıştır...
Peskov, bu konuya ilişkin açıklamasında "BRICS, üçüncü ülkelerde ortak yatırımlara, karşılıklı yatırımlara olanak sağlayacak yeni ortak yatırım platformları oluşturmayı istişare ediyor. Görünüşe göre uzmanların BRICS gündemini Trump'a daha ayrıntılı açıklaması gerekiyor." ifadesini kullanmıştır.
***
Oysa Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2024 Ekim ayında genişletilmiş BRICS zirvesini açarken yaptığı konuşmada son derece net bir biçimde ABD'nin doları siyasi bir silah olarak kullandığını söylemiş ve bunu önleyecek alternatif bir uluslararası ödeme sistem oluşturma çağrısı yapmıştı...
Daha sonra yayınlanan Zirve Bildirisinde de alternatif bir ödeme sistemi konusunda ilerleme kaydedildiği belirtilmişti...
Putin, o konuşmasında doların bir silah olarak kullanıldığına işaret ederek, "Bunun gerçekten böyle olduğunu görüyoruz; bunu yapanların büyük bir hata işlediğini düşünüyorum." demiş ve Rusya ile Çin arasındaki ticaretin neredeyse yüzde 95'inin artık ruble ve yuan üzerinden yürütüldüğünü açıklamıştı.
***
Trump’ın Rusya’yı bile etkileyen tehdidinin BRICS’e üye olmayan ama bu konuda “niyet” açıklaması yapmış bulunan Türkiye üzerinde de etkili olacağı kesindir...
Kaldı ki Türkiye, AB’nin aday üyesi olması ve NATO üyeliği dolayısıyla diğer BRICS üyeleri ve adaylarından farklı olarak Batı ile askeri ve ekonomik kurumsal bağlara sahip bir ülkedir...
Bu nedenle BRICS konusundaki yaklaşımları da başından beri son derece ihtiyatlıdır!
***
Hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl bu konuda yaptığı bir açıklamada BRICS için “ekonomik iş birliklerimizi geliştirmek için fırsatlar barındıran bir yapı” nitelemesini yapmış ve “Bu yapıların içinde yer almak NATO'dan vazgeçmek anlamına gelmiyor” ifadesini kullanmıştı...
Erdoğan, bu konuda Batı’dan (AB’den) gelen eleştirileri de şu sözlerle yanıtlamıştı:
"Bize 'BRICS’e ya da başka bir yapıya girmeyin' diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği'nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler. Biz bunlara bakarak asla geleceğimizi belirleyemeyiz".
***
Bu konuda objektif bir yargıya varabilmek için söylemlerden çok gerçeklere odaklanmak gerekiyor...
Türkiye ekonomisi ve finans kaynakları başta ABD olmak üzere Batılı kaynaklara bağımlıdır. Türkiye ihracatının önemli bir bölümü bu ülkelere yapılmaktadır. ABD’nin gümrük tarifelerini yükseltmesi ihracat gelirlerini ve Batılı fonlardan gelecek yatırımları büyük ölçüde azaltacaktır...
Bu meselede finansal bağımlılık da belirleyici bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır...
Rusya merkezli yayın yapan TASS haber ajansı geçtiğimiz yılın Eylül ayında bu konuda yayınladığı bir haberde Türk bankalarının Batıdan gelecek yaptırımlardan kaçınmak için Rusya ile ilgili işlemleri kesmek zorunda kaldığını dile getirmiş, Ajansın bu konuda görüşüne başvurduğu bir kaynak, bu konu ile ilgili şu saptamaları yapmıştır:
"Şu anda Türkiye'deki birçok banka Rusya ve Belarus şirketleriyle ilgili işlemlerde dolar ve avro cinsinden gelen fonları derhal iade edebiliyor ve ulusal para birimleriyle ödeme yapmak için Emlak Katılım'a başvurmalarını tavsiye ediyor. Başta Batılı bankalar olmak üzere yabancı ortağı olmayan özel ve devlet bankalarından bahsediyoruz. Batılı katılımlı finans kuruluşları, Rusya Federasyonu ile ilgili işlemlere hizmet vermeyi çoktan durdurdu.”
***
Sonuç olarak...
Genel tabloya baktığımızda Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD ve Batılı ülkelere bağımlılık temelinde oluşturduğu genel politikaları gözden geçirmediği sürece çok kutuplu hale gelmekte olan dünyada sahip olabileceği avantajları eninde sonunda elinden kaçıracağı açık olarak görülmektedir...
Türkiye’nin mevcut ekonomik ve siyasal konjonktürde bu politikaların gözden geçirilmesi ise imkansız denilebilecek kadar zordur...
Öyle sanıyoruz ki bir dönem Batılıları endişelendirmiş olan BRICS tartışmaları, Trump döneminde Türkiye’nin gündeminde yer almayacaktır.