TV kanalları acayipleşti! Hoşlanmıyorsan, beğenmiyorsan, sinirlerin bozuluyorsa izleme(!), dinleme(!) kardeşim. Düğmeyi kapatırsın ya da sevdiğin kanala zaplarsın demeyin. Merak ediyorum, insanız sonuçta; görüş beyan etmek hata mı? Halk istiyor özrüne sığınarak uyutuyor, uyuşturuyorlar bizi…

Sevdiğim gazeteleri alıyorum, okuyorum. Ama sevmediklerimi de okumak zorundayım kuşkusuz. At gözlüklü değilim ki! Olaylara her cepheden bakmak ve empati yapmak zorundayım.

Siyasilerin ‘Grup Konuşmaları’nı da izliyorum: Liderler konuşurken; birbirlerine yakışıksız, o çatı altına yakışmayan saldırılarını seviyesizce yapıyorlar. Siz ülkenin normalleştiğine inanıyor musunuz? Bence normal sayılan anormalliklerle boğuşuyoruz aslında.

Değişim, dönüşüm, gelişim diyorlar; kentler yağmalanıyor kalkınıyoruz masalıyla. Gelir dağılımı adaleti, sosyal adalet, vergi adaleti yok derken; adaleti siyasallaştırıp adaletsizliklere devam ediliyor yıllardır. Açılım açılım üstüne, açılımdan geçilmiyor.

Sağlık çalışanları isyanda... Geçinemiyoruz diyenler yurtdışına gidiyor bir bir. Ulusal eğitim can çekişiyor. İktidar yandaşları zenginleşirken, kaynaklar tüketiliyor. Kadın cinayetlerinin önü alınamıyor, terör durdurulamıyor, enflasyonda uyduruk TÜİK verileriyle pembe tablolar çizilirken, zamlarla halkın geçimi zorlaştırılıyor. Emekliler, çalışan kesim hayat pahalılığı ile boğuşurken; fakir ve varoşlarda yaşayanlar sadaka ekonomisiyle oy deposuna dönüştürülüyor. Din istismarı aldı başını gidiyor ve bunun adına da ileri demokrasi diyorlar. Güldürmeyin adamı…

Türkiye’de enflasyonla birlikte hayat pahalılığı halkı derinden etkiliyor. Gıda enflasyonu ise daha çok can yakıyor. Küresel gıda fiyatları düşüş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de gıda fiyatları 36 aydan bu yana sürekli artıyor.‘Dünya Bankası’  raporuna göre: Türkiye reel gıda enflasyonunun Venezuela, Lübnan ve Arjantin’in ardından yüksek olduğu 4. ülke. Raporda son 3 yılda Türkiye'de gıda fiyatları yüzde 338 artarken; dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdiği ifade ediliyor. Bu gösterge neredeyse her gün değiştirilen etiketlerle artan fahiş gıda fiyatlarının nedenini açıklamaya yetiyor.

Aslında kabul edilmese de; bizi bu hayat pahalılığına geçmişin yanlış politikaları sürükledi. Eylül 2021ise politika faizinde indirimin başladığı tarih olarak bir dönüm noktası. Çok yazıldı, çizildi; faiz indiriminin Türkiye’yi bugünkü zorluklara sürükleyen en büyük etken olduğu üstünde duruldu hep. Ama çözümün bu olmadığı da açıkça görüldü gelinen noktada…

Bunlara itirazı olan var mı? Vardır elbet. Ama asıl olan; doğruların, doğru zamanda ve doğru yerde konuşulup tartışılmasıdır. Bu yoksa bir anlamı da yoktur sözlerin. Özellikle de iktidar; dünya genelinde ülkelerin yüksek enflasyonun pençesinde olduğu savıyla gerçeklerden uzaktır. Bu savı ve iktidarı boyunca hep yakınmacı bir tutum içinde olması, toplumu daha da germekte ve hepimizi geleceğimiz konusunda umutsuzluğa itmektedir.