Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasi ve askeri yeteneklerini ilk kez ortaya çıkaran öyküyü Afet İnan'ın 'Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler' adlı kitabına dayanarak anlatmaya devam ediyoruz...
Önceki bölümlerde, Mustafa Kemal'in eleştirilerinden rahatsızlık duyan İttihat ve Terakki Genel Merkezi'nin, onu 1909 yılında fiilen Osmanlı yönetiminden çıkmış olan Trablusgarp şehrine devlet otoritesini yeniden egemen kılmak üzere emrivaki yoluyla tek başına göndermesinden söz etmiştik...
Mustafa Kemal şehre gidince kimsenin kendisini karşılamadığını görmüştür... Daha sonra temasa geçtiği Trablusgarp şehri yöneticileri ise havalideki aşiretleri getirterek kaldığı köşkü basmayı ve kendisini ölü veya diri olarak bir vapura koyup göndermeyi kararlaştırmışlardır.
***
Bu kararı haber veren Polis Müdürü Cemal Bey de aslında kurulan komplonun içinde yer almaktadır ve asıl amacı Mustafa Kemal'in bir an önce kentten ayrılmasını sağlamaktır...
Bu niyeti sezen Mustafa Kemal, konuşmasının başında Cemal Bey'e, 'Korkarım ki en büyük felaket bana değil bizzat senin başına gelecektir. Sen kendini muhafaza et' diyerek bir 'taş atar'!..
Polis Müdürü, 'Bana bir şey olmaz, ben ondan eminim' deyince de, 'O halde sen de onların adamısın' diyerek konuşmayı bitirir.
***
Trablusgarp'ı işgal eden aşiretlerin önde gelenleri bir camiyi karargah olarak kullanmaktadırlar...
Mustafa Kemal, ertesi gün doğruca o camiye gider ve toplananlara, 'Sizi idare edenler nerede ise beni oraya götürünüz' der...
Bir Osmanlı subayının üniformalı bir şekilde ve kendinden emin bir biçimde ortalarına girmesi karşısında şaşıran isyancılar, Mustafa Kemal'i aralarında devlet görevlilerinin de bulunduğu elebaşıların toplandığı 'zaviyeye' götürürler.
***
İsyancıların başında kendisine 'Şeyh Efendi' diye hitap edilen bir kişi vardır...
Şeyh Efendi, Mustafa Kemal'e, 'Sen kimsin? Selahiyetin nedir?' diye sorar... Mustafa Kemal, bu soru üzerine cebinden İttihat Terakki Genel Merkezi tarafından kendisine verilen yetki belgesini çıkarıp uzatır...
Şeyh Efendi, 'vesika'yı görünce bir kahkaha atar, 'Demek sen de onlardansın!' der.
***
Şeyh Efendi'nin vesikayı görünce kahkaha atmasının sebebi, cebinden aynı vesikadan üç tane daha çıkardığı zaman anlaşılır...
Bu vesikaların hepsi daha önce İttihat ve Terakki Genel Merkezi mensubu kişiler tarafından imzalanmış ve vesika sahipleri kente gelir gelmez Şeyh Efendi tarafından tutuklanarak hapse atılmışlardır...
Mustafa Kemal o zaman Genel Merkez'in kendisine oynadığı oyunu daha önce başkalarına da oynamış olduğunu anlar.
***
Mustafa Kemal'in içine düşürüldüğü müşkül durum, bir anlamda onun geleceğini belirleyecek ilk sınav olacaktır...
Eğer o durumdan sıyrılmayı başaramazsa kendisi de Şeyh'in tutuklusu haline gelecek ve Genel Merkez tarafından Trablusgarp'a gelirken kendisine verilen altınlara el konulacaktır...
Bu da gelecekteki itibarına ve etkinliğine büyük bir darbe vuracaktır!
***
O, bu durum karşısında sükûnetini korur...
Şeyh'e 'Vesikamı yırtabilirsiniz. Ben vesikaya ihtiyacı olmayan, buraya sizinle konuşmak için gelen bir adamım' diye cevap verir...
Şeyh Efendi güven dolu bu sözler üzerine durakladıktan sonra 'Şimdi seninle konuşabiliriz' der.
***
Konuşma sonunda Mustafa Kemal, isyanı geçici de olsa yatıştırır ve daha önce tutuklanan subayların serbest bırakılmasını sağlar...
Böylece İttihat Terakki Genel Merkezi tarafından Mustafa Kemal'i etkisizleştirmek için verilen 'imkansız' görev beklentilerin aksine başarıyla tamamlanmış olur...
Ne var ki, 'Trablusgarp macerası' biter bitmez, bir başka 'macera' başlayacaktır.
***
Selanik'e dönmeye hazırlanan Mustafa Kemal, bu kez Bingazi'de bulunan bir doktor arkadaşından 'Buraya uğramadan gitme!' diyen gizlice gönderilmiş bir mesaj alır...
Sözü edilen arkadaş, daha sonra mebusluk yapacak olan Mustafa Şevket'tir...
Trablusgarp'taki isyancıların tanımak zorunda kaldığı yetki belgesini cebinde taşıyan Mustafa Kemal, kazandığı başarının Bingazi'de duyulduğunu ve kendisine orada da ihtiyaç olduğunu anlayarak yönünü Bingazi'ye çevirir.
(Devam edecek)