Bilindiği gibi Doğu-Batı ticaret yollarının kuzey kollarını içinde barındıran Rusya’nın en büyük sorunu bu yolları açık tutabilmek...
Gerileme sürecine giren ve özellikle Ortadoğu, Afrika, Latin Amerika ve Pasifik-Hint okyanuslarında Rusya ve Çin’in etki alanının genişlemesine engel olamayan ABD/NATO’nun bütün çabası ise bu yolları kapatabilmek.
***
Rusya üzerinden gelip Ukrayna’dan geçen kara yolları ve boru hatları şu sıralar savaş nedeniyle Rusya’nın kontrolü dışına çıkmış durumda...
Deniz yolları ise Baltık Denizi çıkışından ve Boğazlar’dan geçiyor...
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin önündeki Türkiye engelinin ortadan kalkmasından sonra Rusya’nın Baltık Denizi çıkışı NATO karar verdiği zaman kapatılabilecek hale geldi...
Şimdi sıranın Rusya’nın Karadeniz’den çıkış yolunu oluşturan Boğazlar’a geldiği anlaşılıyor...
Gerçi Türkiye de NATO üyesi... Ama halen Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmayı reddediyor; üstelik Boğazlardan geçişin anahtarını tek başına elinde tutuyor...
O anahtarın adı: Montrö Anlaşması!
***
ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Celeste Wallander, tam da İsveç’in NATO üyeliğinin kesinleştiği günlerde Montrö Anlaşmasının aşamalı olarak yürürlükten kaldırılması konusunda Türkiye ile birlikte çalışmak istediklerini söyledi...
Ukrayna'ya silah ve askeri teçhizat yardımını planlamak üzere Batı tarafından kurulan temas grubunun yaptığı toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan ABD'li Müsteşar, Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi'nden doğan haklarının kaldırılmasını istemelerinin gerekçesini şöyle açıkladı:
“Birleşik Krallık (Kiev'e) bir mayın tarama gemisi göndermeye çalıştı ve bu, Türkiye ve Montrö tarafından engellendi. Türkiye, Montrö Sözleşmesi'ni kullanıyor. Dolayısıyla Türkiye de dahil olmak üzere Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerle, Türkiye'nin karar verdiği ve Montrö Sözleşmesi'nin bir nevi koruyucusu olarak Sözleşme'nin bu hükmüne başvurduğu çatışma durumundan uzaklaşma koşulları üzerinde çalışmak istiyoruz. (Türkiye’nin) Sözleşme'ye başvurma nedeninin Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş olduğunu belirtmek isterim. Dolayısıyla yapmamız gereken şey, Ukraynalıların Rus saldırılarına karşı kendilerini savunmaya devam etmelerine yardımcı olmak ve böylece Karadeniz'i ticari deniz taşımacılığına tamamen yeniden açabileceğimiz bir ortamın oluşmasını sağlamaktır.”
***
Müsteşar, “Karadenizi ticari deniz taşımacılığına tamamen yeniden açmak”tan bahsediyor, ama bu yol ticaret gemilerine zaten açık...
Nitekim Türkiye’nin de katıldığı görüşmeler sonucunda Ukrayna’nın tahıl taşıyan gemilerine -silah sokmamaları koşuluyla- geçiş izni verilmişti...
Bu anlaşmayı bozan Karadeniz’e silah ve savaş gemisi sokmak isteyen ABD ve İngiltere oldu. Zaten Amerikalı müsteşar da açıklamasında bu konuyu gündeme getirme gerekçelerinin NATO’nun İngiltere aracılığıyla Ukrayna’ya gönderdiği mayın tarama gemilerinin Boğazlardan geçmesine Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi uyarınca engel olması olduğunu itiraf ediyor. Kurnaz müsteşar (!) Türkiye Boğazları NATO müttefiklerinin askeri gemilerine açarsa Rusya’nın buna büyük bir tepki göstereceğini, bunun sonucunda Türkiye’nin Rus gemilerinin giriş çıkışlarını yasaklayacağını, böylece ortada Montrö Anlaşması diye bir şey kalmayacağını çok iyi biliyor.
***
ABD ve NATO, işlerin bu hale gelmesi durumunda Türkiye’nin aradaki gerginlikten ötürü yaptırımlara katılmak zorunda kalacağı, bunun da hem Türkiye’ye hem de Batıya petrol ve doğalgaz sağlayan hatların kesilmesine ya da sınırlanmasına yol açacağı gerçeğini görüyor...
Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin bozulması durumunda ABD ve NATO, Türkiye’yi Ukrayna’ya daha aktif bir biçimde müdahaleye zorlama olanağına kavuşabilecek...
Ayrıca enerji açığını büyük ölçüde Rus petrolü ve doğal gazıyla kapatan Türkiye, bu imkândan mahrum kalınca ABD’ye daha bağımlı hale gelecek.
***
Bütün bu gelişmelerin Türkiye’nin halen uygulamaya çalıştığı “denge politikasını” tamamen ortadan kaldıracağı da açık bir gerçek...
Böyle bir durumun ortaya çıkması, Türkiye-İran ilişkilerinin bozulmasını da beraberinde getirecek. Böylece Türkiye, bırakın “denge politikası” ya da Astana Süreci’ni, Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği’ne karşı izlediği “iyi komşuluk” tutumunun bile gerisine düşerek fiilen kuzeyimizdeki Ukrayna’nın güneyimizdeki İsrail’in yürüttüğü savaşların “partneri” haline gelecek!..
ABD’li müsteşarın kafasındaki plan hiç kuşkusuz kişisel bir “kurnazlık”tan ibaret değil. Bu plan ABD’nin dış politikasını belirleyen “düşünce kuruluşlarından” Atlantik Konseyi’nin 15 Aralık 2023 ‘te yayınladığı “Karadeniz için bir güvenlik stratejisi” adlı raporunda daha ayrıntılı bir biçimde ifade edilmiş bulunuyor.
(Devam edecek)