Şanlıurfa maçı sonrası da belirtmiştik… Krizlere doymayan Ankaragücü’nde işi çözüme bağlamak tamamıyla yönetimin görevi diye… Eğer yönetim dirayetli ise böyle günlerde sorunları acilen çözer ve huzur ortamını sağlar. Sorun bazı futbolcuların takımdan gitmek istemeleri hem de isteyenlerin sayısı da küçümsenecek gibi değil… Bu böyle tehditle, cezayla korkutmakla önlenebilecek bir kriz de değil. Kafası transferde olan futbolcunun oyuna konsantre olmasını, takıma yarar sağlamasını beklemek kelimenin tam anlamıyla hayalciliktir.  Mutlu olmayan futbolcu ya aniden ortadan kaybolur, hastalanır ya da sakatlanır! Sahaya çıkmak zorunda kalsa ile ayağı topa gitmez… Yani ne demiş atalarımız, zorla güzellik olmaz… Gitmek isteyenler ya hemen gönderilmeli ya da sorunlar öyle bir çözüme kavuşmalı ki kimsenin kafasında en ufak bir şüphe kalmamalı… Aksi takdirde Erzurum deplasmanında yaşananlar sık sık tekrarlanır, kayıplar artar ve hedeften gittikçe uzaklaşılır.

Erzurum deplasmanı öncesi neler yaşandı… Aslında her iki tarafta da sorunlar vardı. Ev sahibi ekipte uzun bir süreden sonra nihayet transfer tahtası açılmış, sözleşmesi bitenlerle yeniden anlaşılmış ve 6 yeni futbolcu transfer edilmiş… Teknik Direktör Hakan Kutlu’nun elindeki kadro kadar kısıtlıymış ki yeni transferlerin büyük bölümü hemen kadroya almak zorunda kalmış.

Böyle toplama bir takımın; sorunlarla boğuşsa bile iskeleti belli, uyumlu ve kadro kalitesi süper lig ayarında bir rakip karşısında elbette ki savunma güvenliği ön planda tutan, gerektiğinde 9 kişiyle kalesini koruyan, topu rakibe bırakıp, kapılan her topla kontratağa çıkıp gole ulaşma anlayışından farklı oyun onaması düşünülebilir mi? Elbette düşünülemez… Nitekim topla oynama oranı yüzde 27’i geçmeyen bir anlayışla tamamen katı savunma- kontratak taktiğiyle sahada yer alan Erzurumspor, 35’te duran top organizasyonunda 36’lık delikanlı Mustafa Yumlu’nun kafasından bulduğu skor üstünlüğünü maç sonuna kadar cansiperane bir şekilde korumayı başararak kendisine ilaç gibi gelen 3 puanı hanesine yazdırdı.

Bazıları bu tür oyun sistemine futbolu çirkinleştirdiği gerekçesiyle şiddetle karşı çıkıyorlar ama bence kısıtlı olanaklarla mücadele eden her teknik adamın “Hatice’ye değil neticeye bakılır” mantığını hor karşılamakla aslında sıkıntı içindeki Türk futbolunun gerçeklerini görmezden geliyorlar.

İstatistiklerde korner (4’e 3) hariç her konuda rakibine üstünlük sağlayan sarı-lacivertlilerin, 21 kez rakip ceza alanında topla buluşmalarına, rakip kaleye 15 şut çekmelerine rağmen sadece Mahmut Tekdemir ile bir isabet kaydetmeleri ve 2.yarıda çift santrafor oynamalarına karşın bir tek net pozisyon bulamamaları, teknik- taktik açısından acilen masaya yatırılması gereken bir konu. Eğer böylesine kapanan takımlar karşısında kilidi çözecek bir yöntem bulunmadığı takdirde Ankaragücü’nün bu sezon çok puan kaybına uğrayacağı da yadsınamayacak bir gerçek.

Bence Chat Arslan Hoca, alınan sonuçta suçlu aramak yerine Erzurum maçında takımının yaşadığı skor ve üretkenlik konusunda eksikliklerini saptayıp bunları gidermek için çözümler bulmak konusunda daha çok çalışmalı ve takımını gelecek maça hazırlamalı.

Sonuçta durup durup yeniden başladığımız yere geliyoruz… Gitmek isteyenleri zorla tutmak kimseye yarar getirmez. Ankaragücü yönetimi iş işten geçmeden acilen bu sorunları çözmek zorunda tabi ki kulübün çıkarlarını da korumak koşuluyla.