Aslında sürecin işaret fişeği, CHP’de iken İYİ Parti’ye geçen Aytun Çıray’ın istifası ile verildi. Akşener’in 6’lı masadan kalkarak zehir zemberek açıklama yapıp sonra da masaya yeniden oturmasının yarattığı parti içi gerilim artarak devam etti. Bir grup İYİ Partili, masanın dağılmasına neden olduğu düşüncesiyle o süreçte yollarını ayırmıştı zaten.
Seçimlerin kazanılmamış olması, yenilgiden sonrasının iyi yönetilememesi ve kamuoyuna tatmin edici değerlendirmelerde bulunulmaması Millet İttifakı bileşenlerinde iç tartışmaları tetikleyici bir unsur oldu. Halk, 21 yıllık AKP iktidarından öyle bıkmış, öyle canından bezmiş durumda ki, tek önceliği bu yönetimden kurtulmak; dolayısıyla bu isteğini akamete uğratacak herkesten ve her gelişmeden rahatsız oluyor ve derhal faturayı kesiyor.
Seçim başarısızlığının ardından CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tepkilerin artması, aslında epeyce de haksızlık barındıracak şekilde tek suçlu ilan edilmesi sonuçta bir tasfiyeye yol açtı. Kılıçdaroğlu parti içinde üstün konumda iken dengeler çok hızlı biçimde değişti ve koltuğunu Özgür Özel’e bırakmak durumunda kaldı.
“Kazanacak aday” vurgusuyla Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini sürekli tartışma konusu yapan Akşener’in yanı sıra Cihan Paçacı, Yavuz Ağıralioğlu, Lütfü Türkkan gibi bazı üst düzey parti yöneticilerinin, mezhebi kimliğinin Kılıçdaroğlu’nun seçilmesine engel olacağı yönündeki açıklamalarının seçim sürecini zehirlediği bu kadar açıkken, yenilginin sorumluluğundan kurtulmak elbette ki sözkonusu olamazdı.
Genel kongredeki konuşmasıyla ürperti ve hayal kırıklığı yaratan Akşener’in yerel seçimlere tek başına gireceklerini ilan etmesi ve bunu bir parti kararına dönüştürmesi, muhalefet cephesinde büyük şehirlerin yeniden AKP’ye geçeceği endişesini doğurduğundan huzursuzluk artmış gözüküyor. Merkez sağdaki boşluğu doldurması beklenen ancak içinden çıktığı milliyetçi hareketin reflekslerinin ötesine geçmeyen bocalamalar da İYİ Parti’ye bağlanan umutları boşa çıkarmış durumda.  İYİ Parti’nin, MHP’nin AKP politikalarına teslim olmasından rahatsızlık duyanlarca kurulduğu da ayrıca hatırlanmalıdır.  
Aslında istifaların kamuoyuna yansıyanı da hiç haber olmayanları da var. Ama içten içe bir kaynama yaşandığı malum. İl ve ilçe yönetimleri toplu halde istifa ediyor birçok yerde.  Örneğin, genel kuruldan sonra Milli Görüş geleneğinden olup İYİ Parti’nin kurucuları arasında yeralan Ersönmez Yarbay ile Mukadder Başeğmez de istifa etti ama hiç haber olmadı. Seçimi izleyen günlerde Ahad Andican gibi merkez sağın önemli bir ismi de ayrıldı. Ve geçen hafta yaşanan iki istifa akla İYİ Parti dağılıyor mu sorularını getirdi. Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, "Türkiye'de yeni bir sayfa açacaktık. Hesap verebilir, şeffaf olacaktık. Hukukun dışına çıkmayacaktık. Türkiye'deki herkesin, dağdaki çobanın da hakkını hukukunu koruyacaktık, olmadı. Tam tersi oldu, her şey çöktü" diyor.

Altılı Masa sürecinde Akşener’in “masadan kalkmasına” karşı çıkan isim olan Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem de istifa ettiğini açıkladı. Erdem, şöyle diyor:
“2024 yerel seçimlerinde aday çıkarma kapsamına tüm illerin alınması ısrarı maalesef İstanbul ve Ankara’nın muhalefette kalmasını riske atmakta ve son dönemde Anayasa hususunda bilinçli olarak yaratılan büyük devlet krizini de göz önüne bulundurduğumuzda hukuk tanımaz AKP rejimi için yeni fırsatlar doğurmaktadır. (…)İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerinin muhalefette kalmasının seçmenimizin moral ve yaşam dengeleri açısından büyük bir katkı sağladığı aşikar olduğu gibi, iktidarın da ülkenin üzerinde kurduğu baskı rejiminde gücünü zayıflattığı bir gerçektir.”

Dolayısıyla muhalefet cephesinde AKP iktidarının devamlılığını sağlayacak herkesin, şu veya bu biçimde tasfiyeye uğrayacağını söylemek mümkün.
Mayıs seçimleri Kılıçdaroğlu’nu götürdü; yerel seçimler de Akşener’i silecek gibi.