Ne zaman bir kavgaya tanık olsam, bizim mahallenin hızlı delikanlılarının, yaşıtları olan melek yüzlü çocuktan yedikleri dayak gelir aklıma….
Hem de ne dayak…
Gözleri mosmor, dudaklar patlak…
Gülerek anlatmışlardı….
Beşe karşı, bir…
“Ulan, oğlanın içinden canavar çıktı’’ diyorlar, bunu söylerken de kahkahalar atıyorlar, yere düşmemek için birbirlerine sarılıyorlardı.
Eee. Tanımadığın birine, hem de hiçbir neden yokken sataşırsan, bu tür sonuçlara da katlanacaksın.
Ummadığın taş baş yarar diye bir söz vardır ya o misal.
Bisikletiyle kendi halinde bir aşağı, bir yukarı turlayan melek yüzlü yaşıtına hiçbir sebep olmaksızın sataşırsan sonun böyle olur işte.
Sanki sokağın tapusu cebinizde…
Gözünüze kestirdiğiniz sarı saçlı oğlanın içinden bir canavar çıkar, alayınızı yerle bir eder…
Öyle balıklama dalmamak lazım her gördüğüne…
Bunun çetin ceviziyle karşılaşmak da var.
Bakın uzmanlar ne tavsiye ediyor böyle durumlar için:
-Sadece karşı tarafı ezmeye, küçük düşürmeye odaklanırsanız hedefinizden uzaklaşırsınız.
-Yüksek bir sesle, karşı tarafı suçlayarak başlıyorsanız bu tartışma alevlenerek büyük bir kavgaya dönüşecek demektir. Oysa yumuşak bir ses tonuyla istediğiniz şeyi dile getirerek başlamak tartışmanın büyük bir kavgaya dönüşmesini engeller.
-Niyetinizin ve isteğinizin ne olduğunu açık bir şekilde ifade edin.
- Mümkün olduğunca kendinizi dinlemeye ve ağzınızdan çıkan kelimeleri duymaya çalışın.
-Öfkeliyken önce derin bir nefes almaya, iş kötü bir noktaya doğru gidiyorsa en az beş dakikalık bir mola vermeye gayret edin.
-Ortak bir konuda buluşun. Esneyebileceğiniz ve esneyemeyeceğiniz alanları karşı tarafla paylaşın.
Yok hala inadım inat diyorsanız.
Aynaya bakıp son kavgadan sonraki halinizi görün…
Gördükçe gülün…
Güldükçe sarı saçlı çocuğu anımsayın