Önceki yazımızda Akşener’in seçim öncesinde Ankara ve İstanbul belediye başkanlarını kendi partisinin “örtülü” mensupları gibi görmesinin ve seçim sonrası dönemin başbakanı olmaya hazırlanmasının nedenleri üzerinde durmuş...

Bu tavrın, İYİ Parti ile iyi ilişkiler içinde olan Ankara ya da İstanbul belediye başkanlarından birinin cumhurbaşkanı olması, seçim sonrasında cumhurbaşkanlığını devralacak bu kişinin görevini kısa bir süre sonra kurulacak parlamenter sistemin “güçlü başbakanına”, yani Akşener’e devretmesi hesabına dayandığını söylemiş...

Kılıçdaroğlu’nun bu plana karşı çıkarak kendi cumhurbaşkanlığı konusunda diretmesi üzerine Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş lehine bir kampanya başlattığını sözlerimize eklemiştik. İYİ Parti’nin kurulmasında başı çektikten sonra ikinci plana düşmüş olan “ağır abiler” ise o dönemde bu gelişmeleri hoşnutsuz bir şekilde izlemekle yetinmişlerdi.

***

Seçim öncesinde bu plandan rahatsız olan bir başkası daha vardı: CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu, “dört küçük parti”yi milletvekili kontenjanlarıyla yanına çekerek Akşener’in planını bozdu...

Akşener, bu duruma tepki gösterip masadan kalktı; ancak muhalefet blokunu destekleyen kitleler arasında bu hareket tepki yaratınca geri adım atmak zorunda kaldı...

Çizilen bu zikzaklar ve ardından gelen seçim yenilgisi DYP’den gelen ve partiyi merkez sağa çekmek isteyen Akşener’i zayıflatırken “aşırı milliyetçi” kesimi güçlendirdi.

***

Şimdi ortaya çıkan tablo, seçim sonrasında bu kesimin ipleri eline aldığını gösteriyor...

Aslında İYİ Parti içinde ittifak yapan her iki kesimin de amacı aynıydı: Tayyip Erdoğan’ın iktidarı karşısında ana muhalefet partisi haline gelmek ve bir sonraki seçimde onu yenmek...

Akşener, bunu önce CHP ile ittifak yaparak güçlenmek, daha sonra merkez sağ eğilimli kitlelerin desteğiyle onu ikinci plana atmak şeklinde uygulamayı düşünmüştü; “ağır abiler” ise hem AKP hem de CHP’yi hedef alan “aşırı milliyetçi” bir çizgi izleyerek ana akım partilerin uygulamalarına tepki gösteren kesimlerin desteğini almayı planlamışlardı. Bu tepki, Avrupa’nın bir çok ülkesinde de ortaya çıkmış ve “aşırı milliyetçi” sağ partileri ana muhalefet partisi haline getirmişti.

***

Seçim sonrasında İYİ Parti’nin “CHP ile ittifak” politikasını bir kenara atarak uygulamaya koyduğu plan, bu plandır...

Akşener, kendi stratejisinin çöküşü sonrasında parti içi iktidarını koruyabilmek amacıyla “ağır abiler”in hazırladığı planı uygulamak mecburiyetinde kalmıştır...

O nedenle seçim öncesinde “cansiperane savunduğu “ittifak” politikasını “Adına ittifak dedikleri, manda ve himaye tuzağına geçit vermeyeceğiz” sözleriyle bir kenara atmış ve CHP’den gelen “işbirliği” önerisini Genel İdare Kuruluna havale ederek reddetmiştir.

***

Peki, bu yeni yöneliş beklenen sonucu verecek midir?..

Bu sorunun cevabı henüz verilebilmiş değildir. Çünkü ne kadar yıpranırsa yıpransın AKP’nin sonuna kadar kendisine sadık kalacak bir tabanı vardır. Ayrıca CHP’deki yönetim değişikliği bu partiden soğumuş olan kitlelerde yeni bir umut yaratmıştır. Kaldı ki, İYİ Parti’nin içine girdiği kulvarda iktidarın nimetlerinden yararlanan MHP ve muhalefet boşluğunu doldurmaya çalışan Zafer Partisi gibi rakipler de yer almaktadır...

İYİ Parti’nin bir diğer handikabı, seçim öncesinde bu partiye yönelen merkez sağ eğilimli seçmenin uygulamaya konulan yeni plana ne tepki göstereceğinin bilinmemesidir. Bu kesimde yer alan yöneticilerin bir bölümü şimdiden partiden istifa etmiş bulunmaktadır...

Bu durumda geriye söylenebilecek tek bir söz kalmaktadır: “Yaşayacak ve göreceğiz!”