Önceki yazımızda, Sivas Kongresi'nin ardından Anadolu'daki direnişin güçlenmesinden endişe eden işgal kuvvetleri güdümündeki padişah Vahdettin'in Mondros Mütarekesinden sonra feshettiği Meclis-i Mebusan'ı İstanbul'da yeniden açma kararı aldığını...
Mustafa Kemal Paşa'nın bu kararı Anadolu'daki direnişi zayıflatmaya yönelik bir plan olarak gördüğünü ve Meclis Anadolu'da uygun bir yerde toplanmadığı sürece toplantılara katılmanın yanlış olacağını savunduğunu...
Rauf Bey'in (Orbay) ise tutuklanma pahasına bile olsa Meclis'e katılmak gerektiği düşüncesinde ısrar ettiğini söylemiştik.
***
O tartışmada, Doğu Anadolu'daki Üçüncü Ordu'nun müfettişliği görevini sürdüren ve direniş hareketinde önemli bir rol oynayan Kazım Karabekir Paşa da Rauf Bey'in tarafını tuttu ve gerekçelerini şöyle açıkladı:
'İlk bakışta Meclis'in Anadolu'da toplanmasına taraftar olmamak mümkün değildir. Fakat Padişah ile hükümetinin, Meclis-i Mebusan'ın her şart altında İstanbul'da toplanmasını ısrarla istemekte oluşlarını da dikkat nazarına almamız lazımdır. (... ) Aksi takdirde bu hükümet; dört bir taraftan tahriklere koyularak, Anadolu'nun henüz durumu layıkıyle kavrayamamış saf halkını yer yer ayaklandıracak, hatta bir çok Müdafa-i Hukuk merkezlerini de kışkırtıp aleyhimize kıyam (isyan) ettirmek suretiyle bizi çok müşkül vaziyete sokabilecektir. O zaman Anadolu'da önlenemez bir biçimde kendini gösterebilecek kanlı kardeş kavgaları yüzünden, milli davamızın tehlikeye düşmesi ihtimali de belirir.'
Sonuçta bu konudaki görüş ayrılığı giderilemeyince, Rauf Bey'in mebus olarak İstanbul'a gitmesi, Kazım Karabekir Paşa'nın Doğu Anadolu'daki birliklerinin başına dönmesi, Mustafa Kemal Paşa'nın ise Erzurum'dan mebus olarak seçilmesine karşın Anadolu'da kalması kararlaştırıldı.
***
Bu kararın alınmasından sonra Anadolu'daki hareketin merkezi Ankara'ya nakledildi...
Burada Heyet-i Temsiliye tarafından İstanbul'daki Meclis'e katılması kesinleşen mebuslara yönelik bir 'talimat' hazırlandı...
Bu talimat şöyleydi: 'İstanbul'un İtilaf Devletleri ve bilhassa İngiliz Kara ve Deniz Kuvvetlerinin işgal ve muhasarası altında olduğu ve inzibat kuvvetlerinin yabancılar elinde bulunduğu malumdur. (...) Buna rağmen Meclis'in İstanbul'dan başka bir yerde toplanması bir takım kötü niyetli kimselerin İstanbul'dan vazgeçildiği tarzında muzır propagandalarına fırsat verecektir. Bu ve bunun gibi sebeplerle, Meclis'in İstanbul'da toplanması muvafık görülmüştür.'
***
Bu kararın uygulamaya konulmasının ardından, Erzurum ve Sivas kongreleriyle güçlenen Milli Mücadelenin Anadolu'daki merkezinin zayıfladığı, Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında toplanan kadronun dağılma noktasına geldiği ve Paşa'nın siyasi ve kişisel geleceğinin tehlikeye girdiği bir döneme girildi...
Ne var ki, umutların İstanbul'da toplanan Meclis'te yoğunlaştığı bu dönem uzun sürmedi... O zamana kadar 'fiilen' işgalcilerin denetimi altında bulunan kent, İngiliz askerleri tarafından 'resmen' işgal edildi. Meclis-i Mebusan dağıtıldı. Rauf Bey'in de aralarında olduğu mebusların bir bölümü yakalanarak Malta'ya gönderilirken, önemli bir bölümü Ankara'ya kaçtı. İstanbul'daki Erkan-i Harbiye-i Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Fevzi Paşa (Çakmak) ve onun yardımcılığını yapan Mirliva İsmet Bey de (İnönü) Ankara'ya gidenler arasındaydı...
Bu olay, Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında toplanan kadroda yer alan diğer önemli kişiliklerden ne kadar ileri görüşlü olduğunu da kanıtlayacak ve 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanacak Büyük Millet Meclisi onun liderliğini tartışmasız kabul edecektir.
***
***
Meclis-i Mebusan'ın dağıtılmasının görünürdeki nedeni, Meclis'te Rauf Bey'in liderlik ettiği Kuvayı Milliye taraftarı mebusların oylarıyla Misak-ı Milli'nin kabul edilmesiydi; ancak, meselenin esası, Mustafa Kemal Paşa'nın daha işin başında gördüğü şu gerçekti:
Birinci Dünya Savaşının en önemli nedenlerinden biri, yüzyıla yakın bir süre boyunca Osmanlı İmparatorluğundan 'aslan payı'nı kimin alacağı meselesi yüzünden tartışan İngiltere ve Rusya'nın rekabete Almanya'nın da katılması üzerine Fransa ve İtalya'yı da yanlarına çekerek 'İtilaf Devletleri' adıyla bir ittifak kurmaları ve Osmanlı devletinin varlığına son verme kararı almış olmalarıydı...
Osmanlı devletinin parçalanması sonrasında kimin payına ne düşeceği İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında imzalanan ve 1917 Devrimi sonrasında Rus Bolşevik Hükümeti tarafından açıklanan gizli anlaşmalarla çok önceden karara bağlanmıştı.
(Devam edecek)