Koronavirüsün ekonomide yol açtığı krizin sisteme verdiği zararların onarılması için biri 'reformcu', diğeri 'köktenci' iki 'reçete'nin oluşum halinde olduğunu belirttiğimiz bir önceki yazımızda, Prof. Dr. Korkut Boratav'ın iki reçetenin de sorunlara çözüm olamayacağını belirten görüşlerine yer vermiştik...
Boratav, ilgili yazısında küresel sistemin reforma açık olmadığını belirttikten sonra İngiltere'de İşçi Partisi içindeki 'sol' kanadın tasfiye edilmesi örneğini veriyor ve 'Emeğin Metalaşmasına Karşı Manifesto' başlıklı bildiride dile getirilen 'köktenci' alternatifin diğer ülkelerde karşılaştığı çıkmazları şöyle sergiliyordu:
'Manifesto, ABD'den çok sayıda bilim insanı tarafından da imzalandı. Tümünün Trump karşıtı, bir çoğunun solcu Sanders yanlısı olduğu tahmin edilebilir. Ne yazık ki, imzalandığı tarihte Bernie Sanders, adaylıktan çekilmek zorunda kalmış; kapitalizmin emekten yana revizyonunu ABD'de iktidara taşıma seçeneği yok edilmişti. Bu operasyonun büyük sermaye tarafından yönetildiği iyi biliniyor.
Diğer coğrafyalardan da çok örnek var. 2015'te Yunanistan'ın borç krizinin avro'dan çıkma ile çözülmesi Almanya'nın öncülüğünde uygulanan ağır baskılar sonunda önlendi.
Son beş yılda Latin Amerika'da finans kapital, yerli burjuvaziler ve ABD emperyalizminin ittifakı, solcu liderleri tek tek iktidardan uzaklaştırdı. Kapitalist sistem içinde neoliberalizmi kısmen revizyondan geçiren programlar böylece son buldu.
Koronavirüs dünyasına girildiğinde kapitalizmin egemen güçleri, sermayenin tahakkümünü emekten yana sınırlama arayışlarına iktidar seçeneğini kapalı tutmaktaydı. 'Çıkış sonrası'nın kendiliğinden farklı olacağı beklenemez.'
***
Prof. Boratav'ın yıllardır neoliberal görüşler doğrultusunda şekillenmiş 'Batılı' kapitalist toplumlardan verdiği örneklerin geçerliliği çok açık...
Öyle ki, bir zamanlar 'sosyalist sistemin kalesi' olarak görülen Sovyetler Birliği bile ekonomisini bu görüşler çerçevesinde 'yeniden yapılandırmak' ve bu uğurda çevresinde oluşturduğu bloku dağıtmak zorunda kalmıştı...
Ancak içinde bulunduğumuz dünyada neoliberal görüşlere kapılmamış ve bu görüşlerin tahribatından kendini kurtarabilmiş bazı ülkeler de var. Bunların en önde geleni, hızla dünya ekonomisinin liderliği yolunda ilerleyen Çin.
***
Çin, kendisini 'sosyalist' bir ülke olarak tanımlamaya devam etse de, ülkede egemen olan ekonomik sistem 'sosyal' niteliğini belirli ölçülerde korumuş, 'devletçilik' ile 'özel teşebbüs'ü 'devlet' denetimi altında birleştirmiş kapitalist bir sistem...
Bu sistem, 1930'lu yıllarda Türkiye'de 'karma ekonomi' adı altında uygulanan sisteme çok benziyor...
Ve gelişmiş 'Batılı' ülkeler için olmasa da 'gelişmekte olan' ülkeler açısından 'korona sonrası' dünyada bir örnek oluşturabilecek özellikler taşıyor.
***
Böylesi bir gelişmenin nüveleri, günümüz dünyasında BRICS ve Şangay İşbirliği Örgütü adı altında bir araya gelen ülkeler tarafından oluşturulmuş bulunuyor...
Bilindiği gibi BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin baş harflerinden oluşan bir birliğin adı... Çok farklı siyasal sistemlere sahip olan üye ülkeler dünya nüfusunun yarıya yakın bir bölümünü barındırıyor ve G-20 olarak bilinen dünyanın en büyük ekonomilerine sahip ülkeleri arasında yer alıyor...
Şangay İşbirliği Örgütü de, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın 1996 yılında oluşturdukları uluslararası bir örgüt... Örgüte üye ülkelerin sayısı, 2001 yılında Özbekistan'ın katılımıyla altıya, daha sonra 2017'de Hindistan ve Pakistan da katılımıyla sekize yükseldi.
***
Burada dikkat çeken bir husus Çin ve Rusya'nın her iki örgütün de çekirdek gücünü oluşturması...
Çin'in en başından bu yana neoliberal ekonomi tuzağına düşmediğini belirtmiştik...
Rusya ise bu tuzağa düşüp onun acı sonuçlarını yaşadıktan sonra Putin yönetiminde yeniden toparlandı ve ekonominin temel birimleri üzerinde yeniden devlet denetimi kurma yolunda adımlar attı.
***
Sonuç olarak, 'korona sonrası' dünya ekonomisinde, bu ülkelerin ağırlıklarını daha fazla hissettireceklerini söylemek kehanet sayılmaz...
Bu yöndeki gelişme, hem bu ülkelerde ekonominin piyasa tarafından şekillendirilmesine karşı yönde atılan adımlar hem de 'sosyal devlet' ilkesini uygulamaya yönelik reformlarla destekleniyor...
Yarın bu konu üzerinde duracağız.
(Devam edecek)