Örneğin 'Beyoğlu'nda gezerdiniz: Göksu'ya gidip bir

alemi Âb eylerdiniz. Sevdiğinizi Küçüksu'da görürdünüz.

Bir tatlı huzur almaya gelirdiniz Kalamış'a. Ada'lardan

bir yar gelirdi sizlere. Siz her gece mehtaba çıkardınız

Heybeli'de. Ada'nın yeşil çamları aşkınıza yer olur'du…

***

Bunlar çook çok eskilerde kaldı. Şarkılar var ama oralar

bir hayal oldu. Düşmanlardan kurtarılan İstanbul'un yeni bir düşman türedi: Doğasını,

güzelliğini, yeşilini, denizini, kültürünü, tarihini alt üst

eden bir düşman diyorum. Siz neye sayarsanız sayın. Ben bu duruma

küreselleşme derim...

***

O bir İstanbul(du) ki, bir sengine yekpare Acem mülkü

feda idi. Taşrada ise 'taşı toprağı altın' diye nitelendirilirdi. Benim ilk gördüğüm

İstanbul, yanılmıyorsam 300 bin nüfusa sahip dingin bir kentti…

O zamanlar: Şair şöyle diyordu: 'Ah güzel İstanbul! Güzelliğin

aksetmiş boğazın sularına'. O sulara pike yapan martılar,

bir güzellik ve zarafet abidesi vapurlar ve iki kıyıda tango

yapardılar. İskeleleri kapanmş, o eski günlerini arayan

mahzun birer mekan şimdi. İyi ki büfe yapmak akıllarına

gelmedi…

***

'Aşkı Yeniköy sahilini saran' Yesari Asım Arsoy:' Ömrüm

seni sevmekle nihayet bulacaktır' diyordu sevgilisine

bir taş plakta.'Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım/

Gittin artık seni arayıp nerde bulayım' diyor Perihan Altındağ,

ona nazire olsun diye…

Yok edilen bir Çamlıca tepesi var ama

'ne aşıkı kolunda gencin', ne de onları Üsküdar'a

indirecek bir tramvay var…

Artık 'Sazlar da çalınmıyor Çamlıca'nın bahçelerinde; ranta kurban gitti orası da.

Bu işgalden kurtulmaz bir İstanbul karşımızda. Ahşap yalıları bile betonlaştırılıyor.

Toprak kalmadı, göğü deliyor yüksek yüksek binalar…

***

Yahya Kemal Beyatlı, 'Günler kısaldı, Kanlıca'nın ihtiyarları

Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları 'der bir şiirinde.

Bir şarkıyla veda edeyim yazıma: 'Bu akşam bütün

meyhanelerini dolaştım İstanbul'un/ Seni aradım kadehlerdeki

dudak izlerinde/ Canım doya doya sarhoş olmak istiyordu/

Seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde'…

Son şarkı da şu olsun: 'Ah bu şarkıların gözü kör olsun':

'Mümkün mü unutmak güzelim ne'ydi o akşam/Hülya gibi

aşk gibi rüya gibiydi o akşaaaaaaammmmmmmm!!!'.

***

Nerde o ışıl ışıl Beyoğlu; kapkara mateme bürünmüş(!).

Ah güzel İstanbul! Güzelliğin aksetmiyor boğazın sularına…'