Türkiye'ye resmi- gayriresmi görevle gelen yabancıların ülkemiz hakkında ne düşündüğünü sorguladım. Dışarıdan bir gözle bakıldığında Türkiye acaba nasıl görünüyor? 2006-2011 yılları arasında, beş yılı aşkın bir süre boyunca Avrupa Birliği Türkiye temsilcisi olarak Türkiye’de çalışan Marc Pierini böyle biri. Türkiye’ye bir yabancının gözünden bakıyor ve kişisel gözlemleri, anıları ve mesleki deneyimlerinden yola çıkarak ilginç saptamalarda bulunuyor ve diyor ki: Türkiye Nereye Gidiyor?

***

Türkiye iki zıt eğilim arasında kutuplaşmış bir ülke. Bu durumun Avrupa’nın geri kalanı için yeni sorunlar yaratacağını ileri sürerek Türkiye’nin son yıllarda Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda eskisi kadar kararlı görünmediğinin de altını çiziyor. Aslında ekonomik bakımdan sağlıklı, özellikle de kendisiyle barışık bir komşunun, stratejik açıdan AB ve daha genel anlamda Batı’nın çıkarına olacağını da vurgulayan Pierini, üyelik müzakerelerinin geniş ölçüde Türkiye’deki reformlar ve modernleşme için de motor işlevi gördüğünü söylüyor.

* **

Merak edilen soru ise Türkiye Avrupa’yla yakınlaşmaya devam ederek yeni ve güç reformları gerçekleştirmeyi sürdürecek mi, yoksa Avrupa standartlarının ucuz bir versiyonunu ihraç etmeyi mi tercih edecek?

***

2024 yılının en kritik sorularından biri, "acı reçetenin" maliyeti ile ilgili. Kemer sıkma politikaları meyvelerini uzun vadede veren, kısa vadede ekonomiyi yavaşlattığı için “acı reçete” olarak da anılan politikalarla başarılı olunur mu bu da bir başka sorun.

Bu politikaların başarılı olabilmesi için atılan adımların gerekliliğine toplumun ikna olması ne kadar önemliyse, acı reçetenin maliyetinin topluma nasıl pay edileceği de bir o kadar önemli. Aksi takdirde reçetenin ağırlığı altında ezilenlerin haklı isyanı, vaktinden önce ilacın kullanımına son verilmesi ile sonuçlanabilir. Bu durumda, o zamana kadar ödenen bedel de boşa gider.

***

Acı reçete işçiyi de işvereni de etkileyecek. Sabit gelirli ücretli iki yıldır uygulanan enflasyonist politikalardan en olumsuz etkilenen kesim oldu. Acı reçete döneminde ise bu gruplar artan borçlanma maliyetine karşılık azalan talep nedeni ile daha az üretim yapacak. Bunun sonucunda bazı şirketler iflas edecek. Şirket kârlılıkları azalacak.

***

Acı reçete, şüphesiz bir paket. Bir taraftan Merkez Bankası'nın faiz artırarak talebi yavaşlatması; diğer taraftan maliye politikasının harcama önceliklerini tekrar belirlemesi, tasarruflara kamu düzeyinde yapılacak fedakarlıklarla devam etmesi ve bütçeyi kısması gerekiyor. Ancak bunu yaparken öncelik; düşük gelir gruplarını korumak, gelir vergisini daha etkin şekilde toplayarak sosyal adaleti gözetmek de olmalı. Diğer taraftan acı reçetenin yükünün en acımasız şekilde emekçilere yüklendiği de bir gerçek.

Bir diğer boyut ücret zamları ile ilgili. Acı reçete uygulanmaya başlandığında işe “ücret zamlarını beklenen enflasyona göre yaparak” başlamak gerekli. Hele de önümüzdeki 4-5 aylık dönemde yükselişte olması beklenen bir enflasyon trendi varken!

Kısacası ülke zor çözülecek sorunların üstesinden gelebilmenin yollarını arasa da şiraze kaymış, bir türlü ayar tutmuyor. Cem Karaca’nın dediği gibi ‘‘bindik bir alamete gidiyoz kıyamete amaneyyyy’’ misali…