Aslına bakarsanız yaşanan olumsuzluklar nedeniyle maç, Başkent takımının aleyhine sonuçlanacakmış gibi görünüyordu…
Bir kere Milli maç arasından önce hem de kendi sahasında Antalya’dan alınan farklı yenilginin yarattığı moral bozukluğunun tüm camiaya yansıması…
Böylesine önemli bir karşılaşma öncesi takımın orta alandaki beyni niteliğindeki Tolga Ciğerci’nin sakatlanması…
Sumudica ile sahasında aslan kesilen Gaziantep’in bu özelliğini de yeni birlikteliğinde de 3’te 3 galibiyetle sürdürmesi…
Maxim, Max Gradel, Markovic gibi çok etkili oyunculara sahip olmasına karşın Romen çalıştırıcının, 5+3 gibi savunmada güvenliliği ön planda tutan oyun anlayışını sürdürmesi…
İşte bu olumsuzluklar, özellikle ilk yarıdaki mücadelenin kısır geçmesini sağladı.
Ankaragücü’nün uzatma dakikalarına olan tutkunluğu, Gaziantep deplasmanında da kendini gösterdi. Maçın ilk isabetli şutunu 45+3’te çekmesi, golü de 45+4’te bulması bunun göstergesiydi. Buna bir de 90+4’te Bahadır’ın akılcı bir degajla Ali Sowe’u savunma arkasında topla buluşturmasını eklersek saptamalarımızda ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu. Sowe eğer aşırtma vuruşunda kaleci Nita’ya takılmasaydı maça son noktayı da koymuş olacaktı.
Beni asıl şaşırtan konu, Sumudica’nın maç sonrası yenilgiye ilginç kılıf arama çabasıydı. Romen hocanın sözlerine bakarsak sarı-lacivertli futbolcular sadece zaman çalarak sahadan galibiyetle ayrıldılar. Hocam galiba maç istatistiklerine hiç bakmamış veya dikkate almamış her halde.
Başkent ekibi, çekilen şutlarda 12’ye 8, isabetli şutlarda 5’e 2, kornerde 4’e 2, kaçan net pozisyonda 2’ye 0, gol beklentisinde de 0.55’e 0.28 üstündü. Bunun yanı sıra maçın önemli dakikalarına da bakıldığında hep Ankaragücü lehine olan pozisyonlar yazılıyordu. Biz de bir deyim vardır; “Bükemediğin bileği öpeceksin” diye… Bunu Sumudica’ya hatırlatmakta yarar var.
Bu maç sonucunun, Hatice-netice kıyaslaması çerçevesinde değerlendirilmesi için en iyi örnektir. O kadar olumsuzlukların bir araya geldiği haftayı hem de çok zorlu bir deplasmanda 3 puanla kapatmak Başkent ekibine ilaç gibi geldi. Aksi bir durum, Beşiktaş ile oynanacak maç için moral-motivasyon açısından bir felaket olurdu. İşte bu nedenle yazımın başlığını “Ankaragücü zoru başardı” diye koydum.
Gelelim Emre Belözoğlu’nun Milli maç haftası sürecinde Ankaragücü’ndeki dokunuşlarına…
Haftalardır, sergiledikleri futbolla taraftarlara adeta saç-baş yolduran sağ ve sol bek mevkilerindeki Hayrullah Bilazer ile Matej Hanousek’in ilk 11 ile ilişiklerinin kesilmesi çok isabetli bir karar olarak ön plana çıktı. Yerlerine görevlendirilen Atakan Çankaya ile Alper Uludağ’ın olumlu katkıları da Gaziantep maçında açıkça görüldü.
Bir de Tolga Ciğerci’nin sakatlanması üzerine görev alması beklenen Djokanovic’in geniş kadroda yer almamasını, tam olarak iyileşemediği için mi yoksa Emre Hocanın onu tamamen gözden çıkarması olarak mı değerlendirmek gerektiğine karar veremedim. Sanırım ikinci seçenek daha ağır basıyor gibi…
Tüm bunlar bize 11 Ocak’ta başlayacak ara transfer dönemini işaret ediyor… Öncelikle Lamine Diack ve Morutan’ın transferlerindeki sorunların giderilmesi yani birinden satın alma opsiyonu sonrası gelecek para ile diğerinin ödemesinin yapılması konusu her ne kadar sezon sonunda olacaksa da Emre Belözoğlu’nun sözünü aldığı transferleri gerçekleştirmek için acilen harekete geçilmeli… Emre Hocanın kadrosal olarak elini güçlendirmek için geç kalınmamalı…Tabi ki bunun için de her zaman para bulmakta mahir olan Başkan Faruk Koca ve ekibine çok iş düşecek gibi görünüyor.