Öncelikle 10 Kasım’da, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 86. yıl dönümünde yine özlemle anarken, Türk halkı ve mensubu olmakla gurur duyduğum spor camiasınca gösterilen büyük sevgi ve bağlılığın aradan geçen zamana rağmen hiç eksilmediğini hatta artarak sürdüğünü görmenin bizlere yaşattığı mutluluğu belirtmeden geçmeyeceğim.
O’nun bizlere sağladığı olanaklarla, gösterdiği hedefler doğrultusunda çok çalışarak Aziz Türk Milletini her zaman ve her alanda en üst düzeye çıkarmak, Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerin birinci vazifesi oldu ve olmaya da devam edecektir.
Şimdi “Bizim Çocuklarımız” olarak adlandırdığımız A Milli Futbol Takımımızın bu hafta Ata’sına layık gençler olduklarını kanıtlayacak çok önemli bir görevi var… O da Avrupa futbolunda Milli Takımımıza olması gerektiği yere “A Ligine” çıkartarak, sınıf atlamasını sağlamak.
İlk olarak 2018 yılında düzenlenen Uluslar Ligi takımlara, Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası gibi büyük organizasyonlara hazırlık niteliği taşıdığı gibi, yapılan format değişikliğiyle bunlara katılmak için alternatif yollar da sunmaya başladı.. Yani bu organizasyon, dev şampiyonalara elemelerde katılamayan ülkelere ikinci bir şans tanıması açısından da çok önemli bir konuma geldi.
İlk Uluslar Ligine B Klasmanında başladık. 2020-21’de maalesef C ligine düştük.2022-23’de yeniden B ligine yükseldik.
2024-25 Uluslar liginin son haftasına girdiğimizde, İzlanda, Galler ve Karadağ ile mücadele ettiğimiz B Ligi 4. Grupta, 3 galibiyet ve bir beraberlikle gelen 10 puanla lider durumdayız…
Sınıf atlama hedefimize ulaşmamız için önümüzde 2 maç kaldı. 16 Kasım Cumartesi günü Kayseri Kadir Has Stadında ağılayacağımız 8 puanla 2’nci sıradaki Galler’i yendiğimiz takdirde grubumuzu son maçı beklemeden ilk sırada tamamlayarak hem A klasmanına yükseleceğiz hem de 2026’da Amerika, Meksika ve Kanada’nın ortaklaşa düzenleyeceği Dünya Kupasına katılabilmek için elemeler dışında play-off oynama şansını otomatik olarak elde edeceğiz. Böylelikle 2002 yılından bu yana katılamadığımız Dünya kupası için bize ikinci bir şans doğacak.
Peki hiç arzu etmediğimiz halde berabere kaldığımızda Galler ile aramızdaki 2 puan farkını korunacak. Bu durumda19 Kasım’da Karadağ maçı kadar Galler- İzlanda mücadelesinden çıkacak sonuç da bizim için önem kazanacak.
Bizim Çocuklar, aslında son haftaya sakatlıklar nedeniyle şanssız girdi. İrfan Can Kahveci, Ozan Kabak, Yusuf Yazıcı ve Doğan Alemdar sakat olduklarından kadroya çağrılmazken Çağlar Söyüncü, sakatlandığından listeden çıkarıldı. Son olarak da Ferdi Kadıoğlu’nun sakatlığı da bu futbolcunun oynamasını zora soktu. Ancak bu olumsuzluklar, Kaptan Hakan Çalhanoğlu’nun İnter’de Kenan Yıldız’ın Juventus’ta sergiledikleri futbol ile Benfica’da skora yaptıkları katkılarıyla Avrupa’nın üst düzey takımlarının dikkatlerini üzerine çeken Kerem Aktürkoğlu ve Orkun Kökçü’nün form durumları, Milli formayla oynadığı futboluyla tüm dünyayı kendine hayran bırakan ancak hocası Ancelotti’nin bir türlü gözüne giremeyen Arda Güler; takım arkadaşları Mert Günok, Abdülkerim Bardakçı, Merih Demiral, Mert Müldür, İsmail Yüksek, Kaan Ayhan, Okay Yokuşlu, Barış Alper, Yunus Akgün ve Montela’nın görev vereceği tüm oyuncularımızı Galler maçındaki bu kutlu görevde yolundan çevirmeyeceğine inancımız tamdır.
BAŞKENT FUTBOLU BİR DEĞERİNİ DAHA YİTİRDİ
Gençlerbirliği’nde 12 yıl (1959-1971) aralıksız olarak forvette oynayan ve “rüzgârın oğlu” lakabıyla tanınan Zeynel Soyuer, 85 yaşında hayata veda etti.
Teknik direktörlüğe de 1976-1977 sezonunda Diyarbakırspor’da başlayan Soyuer, Gaziantepspor, Adana Demirspor, Rizespor, Kocaelispor, Edirnespor, İskenderunspor, Konyaspor, Ankaragücü, Samsunspor ve Sakaryaspor’da da görev yaptı. Kariyerinde, Diyarbakırspor (1976-77), Gaziantepspor (1989-90) ve Samsunspor’u (1992-93) Süper Lig’e çıkarma başarısını gösteren Zeynel Hoca, Başkent futboluna beyefendiliği ile damga vurmuştu.