Önceki yazımızda 30 Ağustos zaferi ile Lozan barış konferansı konulu görüşmelerin başlaması arasındaki bağ üzerinde durmuş, barış konferansı gündeme geldiğinde Türkiye’yi temsil edecek heyete kimin başkanlık edeceği konusunun Ankara Hükümeti içinde tartışmalara yol açtığını söylemiştik.

***

İsmet İnönü, anılarında Lozan barış konferansı için heyet oluşturulurken konuya ilgi göstermediği halde Mustafa Kemal Paşa’nın baş temsilci olarak kendisini seçmeyi düşündüğünü hissettirdiğini, bu ihtimalin “sızması üzerine Kazım Karabekir Paşa’nın “Lozan Konferansına askerlerin gitmesi kesin olarak yanlıştır” diyerek Rauf Orbay’ı işaret ettiğini...

Ancak Rusya’nın Lozan Konferansına katılması durumunda Ruslarla Gümrü Anlaşmasını yaptığı için kendisinin baş temsilci olması gerektiğini söylediğini anlatıyor...

Ardından, Rusya’nın da konferansa katılacağının öğrenilmesi üzerine Karabekir Paşa’nın “Benim konferansta vazife almam Rusların bulunup bulunmamasına bağlanıyordu. Şimdi mahzur kalmadı. Gümrü’de yaptığım gibi Lozan Konferansında da bulunmam lazım.” dediğini aktarıyor.

***

Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa’nın Lozan Konferansına baş temsilci olarak gitmek istemeleri “üçlü yönetim” içinde ağırlıklarını artırma ve “cumhuriyet yanlısı” olmakla eleştirdikleri Mustafa Kemal Paşa’yı tasfiye çabaları ile yakından ilgiliydi...

Ancak bu çaba dışında bu “ikiliyi” birleştiren bir başka etken daha vardı: Rauf Bey’in İngiliz hayranlığı, Karabekir Paşa’nın Rus düşmanlığı!

***

 Türkiye o dönemde bağımsızlığını kazandıktan sonra uluslararası ilişkilerde bir tercih yapmak zorundaydı...

Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa, Rusya’ya karşı İngilizlere eğilim gösteriyorlardı...

Mustafa Kemal Paşa ise konferansta Rusya’nın desteğini alarak İngiltere’nin Boğazlar sorununda Türkiye’yi tecrit ederek kendi taleplerini kabule zorlama çabalarının önünü kesmeyi planlıyordu...

Nitekim, Rus heyeti Lozan’da Boğazlar ve Karadeniz konuları gündeme geldiğinde İngilizlerin taleplerine karşı çıkarak Türkiye’ye destek verdi. Lenin konferanstan önce yaptığı bir açıklamada Boğazlar’ın her durumda savaş gemilerinin geçişine kapatılması ve ticaret gemilerinin geçişine serbest bırakılması fikrinde olduklarını söyledi. Konferans sürecinde de Sovyet heyeti bu doğrultuda boğazlarda Türkiye’nin tam egemenliğini savundu. Rusya’yı temsil eden Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin, Misak-ı Milli’nin 4. maddesini konferansta okudu. Bu madde, “Marmara Denizinin güvenliği her türlü tehlikeden uzak tutulmalıdır. Bu ilke saklı kalmak koşulu ile; Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte, öteki tüm Devletlerin oybirliği ile verecekleri karar geçerlidir.” diyordu. Bunun üzerine Lord Curzon, Çiçerin’i Türkiye’nin savunucusu olmakla suçladı...

 Bu tutum, sonraki yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Başbakan olduğu dönemde Türk-Sovyet dostluk ilişkilerinin gelişmesinde önemli bir rol oynayacaktı.

*** 

Konferansa katılacak Lord Curzon başkanlığındaki İngiliz heyeti barış görüşmelerine gelirken mağlup bir gücün temsilcisi değil Birinci Dünya Savaşından zaferle çıkmış muzaffer bir gücün temsilcisi olma iddiasındaydı...

İngilizlere göre İngiltere, Birinci Dünya Savaşı’nın galibi ve barış konferansının örgütleyici gücü olarak dünya savaşı sonrasında dünyayı istedikleri gibi düzenleme hakkına sahip bulunmaktaydı...

O nedenle Lord Curzon, görüşmeler sırasında İsmet İnönü’yü “sindirme” amacıyla “Siz Yunanistan’ı yendiniz, İngiltere’yi değil” dedi. Bunun üzerine İsmet Paşa Lord Curzon’a şu cevabı verdi:

“Biz, yalnız Yunan’ı yenmedik,

Güneyde müttefikiniz Fransızları yendik.

Onun silahlandırdığı Ermenileri yendik.

Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık.

Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik.

Sizin İstanbul yönetimiyle birlikte azdırdığınız isyancıları yendik.

Silah ve parayla desteklediğiniz Kuvayı İnzibatiye’yi yendik.

En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük.

Mondros’u yendik,

Sevr’i yendik,

Üçlü Antlaşmayı yendik.

Bunların hepsinin arkasında siz vardınız;

Hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi.

Biz asıl sizi yendik!”

***

İnönü’nün sözünü ettiği tüm galibiyetlerin odak noktası 30 Ağustos zaferiydi...

Bu konuşmadan sonra görüşmeler farklı görüşlerin uzlaştırılamaması nedeniyle bir süre kesintiye uğradı. O süre içinde İngiltere’de Lloyd George Hükümeti çekilmek, Dışişleri Bakanı Lord Curzon da heyet başkanlığını bırakmak zorunda kaldı. Görüşmeler yeniden başladığında artık hava farklıydı. Taraflar eşit koşullarda görüştüler ve anlaşma Türkiye’nin taleplerinin büyük bir bölümünün kabul edilmesiyle noktalandı...

Böylece Türkiye, İngiltere’ye karşı son galibiyeti Lozan’da aldı!