Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığına sıkıntılı bir sürçten sonra seçilen Mehmet Büyükekşi'nin aldığı ilk kararlarda, kulüplere jest üzerine jest yapma konusunda ne kadar istekli olduğu apaçık bir şekilde görüldü.
Seçim arifesi ve seçimden sonra verdiği demeçlerle, başta Fenerbahçe olmak üzere kendisine pek de sıcak bakmayan ancak arkasındaki destekten dolayı da fazla seslerini çıkaramayan kulüplere, iyi görünmek isteğini yaşama geçirmek gayretiyle olaylara kulüpler lehine çok sert giriş yaptı.
Bunda; tek adam olmasına karşın az sayılabilecek (309 delegesi olan federasyonda genel kurula 219 kişi katıldı. Başkan 158 oy alırken, yönetim ise 133 oyda kaldı) bir delege sayısıyla seçilmesinin Büyükekşi'ye yüklediği 'İyi geçinme' vizyonu büyük rol oynadı.
Seçim bittikten sonra kulüplerin büyük çoğunluğunun rahatsızlık duyduğu kurulların istifa etmesini istemesi, Kulüpler Birliği Vakfı'nın işaret ettiği, 3 temel sıkıntı olan Yayın gelirleri, Yabancı futbolcu sayısı ve harcama limitleri sorunları konusunda aldığı ilk kararlar, tamamen kulüplerin istediği şekilde oldu. Zaten seçim öncesi 'Yönetim olarak kulüplere karşı hiçbir şeyi yapmayacağız' şeklindeki söylemi de bu yöndeydi.
Yayın ihalesi için zorunluluktan 1 yıl uzatılma kararına varılmıştı. Katarlı yayın kuruluşu tarafından azaltıla azaltıla kuşa döndürülen yayın gelirleri, yine Spor Toto Teşkilatı devreye sokularak, Süper lige ve 1.lige zorunlu olarak sponsor yaptırılacak, böylelikle kulüplerin gelirleri nispeten artırılacak. Bunun başka çözümü yok. Kur farkları yüzünden kimse yayıncı kuruluşa bir şey diyemiyor, üstelik ihaleye başkası da katılmıyor.
Hani mangalda kül bırakmayanlar, bağıra bağıra marka değeri diye yırtınanlar. Yayın ihalesinin bizim markanın değerinin ne olduğunu da gözümüzün içine soka soka gösterdi.
Neyse Büyükekşi federasyonu, bir dizi kararlar aldı. Öncelikle harcama limiti konusu da çözüme kavuşturuldu. Sezon için takım harcama limitlerindeki kabul edilebilir sapma oranı yüzde 25'den yüzde 40'a çıkarıldı.
Yine kulüplerin isteği doğrultusunda Nihat Özdemir yönetimince alınan yabancı sayısındaki azaltma rafa kaldırıldı. Yani yabancı da 8+6'ya devam dendi. Süper Lig kulüpleri, 2022-23 sezonunda ilk onbirde 8, maç kadrosunda ise 14 yabancı futbolcu bulundurabilecekler. Hiç olmazsa seremonide İstiklal marşımız okunurken 3 Türk futbolcu eşlik edebilecek. Bir de yabancı sayısı geçen sezonki gibi aynen kalırken bir ek kıyak daha yapıldı. Buna göre kulüpler ayrıca 21 yaş ve altında olmaları koşuluyla 14 yaş altı milli takımı dahil olmak üzere ülkesinin milli takımlarında en az 10 müsabakada oynamış 3 yabancı uyruklu futbolcu ile sözleşme imzalayabilmeleri ve bu futbolcuları A takım listesine yazabilmeleri kararı da alındı.
Bu dediklerimizden sakın ola ki bizim yabancı kuralının serbest bırakılması gibi ucube bir kararı savunma anlamı çıkarılmasın.
Alınan çoklu yabancı kararının, günlük başarılar peşindeki kötü yöneticilerin, kulüplerin zararına nasıl kullandıklarına çokça tanıklık ettik. Fazla geriye de gitmemize gerek yok. En son Beşiktaş kadroya almadığı Douglas, N'skala, Lens, Adem Ljajic gibi isimlere yıllarca Beşiktaş dinlenme tesislerinde misafir olarak ağırladı. Hem de milyonlarca euroluk harçlıklarını bir gün bile geciktirmeden ödeyerek.
Yine küme düşen Altaylı yöneticilerin, 175 bin euroluk alacağı ödenmediği için serbest kalan kaleci Mateusz Lis'i premier lig ekiplerinden Southampton'a a bedava kaptırmasını mı anlatalım. Biraz eşelesek, sumen altına süpürülmüş ne dosyalar buluruz.
Zaten bunun için değil midir ki yeni kulüpler yasasına o anlı şanlı yöneticilerimiz yıllarca direnip, karşı çıkmışlardı. Şimdi her yönetici döneminde yapılan usulsüzlüklerden sorumlu tutulacak. Tabi ki diliyor ve umuyoruz ki yeni yasa doğru bir şekilde uygulanır da kulüplerimiz böylelikle dövizlerimiz havaya uçmasın.