Başkent’in spordaki en önemli değerleri olan, biri 115, diğeri 102 yıllık koca çınarları Ankaragücü ve Gençlerbirliği’nin durumlarını iyi değerlendirmek için sezon başından bugüne geliş öykülerini iyi irdelemek gerekli.
Bir kere her iki ekibin de sezon başında hedefleri çok farklıydı.
Özetle Ankaragücü’nün süper ligden umulmadık düşüşü, camiada bir şaşkınlık yaratmıştı. Yeni yönetim ve camia düşmeyi, eski Başkan Faruk Koca’nın Halil Umut Meler’i yumruklamasına bağlamış, eldeki 1.ligin en pahalı ve güçlü kadrosuna güvenerek 54 sezon yer aldığı süper lige hemen geri dönüş konusunda çok umutluydu. Ancak 1.ligde oynamayı sindiremeyenlerin ayrılık isteği, krizin yönetilememesi sonucu 3 kez el değiştiren futbol şube sorumluğunun neden olduğu istikrarsızlık, 6 teknik adam değişikliği, kadro dışı bırakılmalar ve ara transferde takımın yarısının değişmesiyle yaşanan güç kaybıyla sonuçlanınca çöküş başladı. Küme hattının hemen 1 puan üzerinde yer almasına neden olan Faruk Koca ve devamı İsmail Mert Fırat’ın genel kurul kararı almasına rağmen paralarını kurtarma garantisi verecek başkan adayı bulamamaları yüzünden tarih belirlemeyerek, adeta sarı-lacivertli kulübün idam fermanını imzaladılar.
Gençlerbirliği’ne gelince tarihinin en büyük yönetim (3 yılda 8.kongre) kaosunu, 2 Mart 2024’te rakibi Serkan Aydın’ı sadece 1 oy fazlasıyla geçen Osman Sungur’un başkanlığa seçilmesiyle sonlandırmayı başardı. Borç ve hacizler içindeki koca çınarı, efsane başkan rahmetli İlhan Cavcav’ın kazandırdığı mülkleri PORTAŞ’a satarak elde ettiği 285 milyon TL ile kurtaran Başkan Sungur, yeni sezona Play-off’u son anda kaçırarak tepki çeken Sinan Kaloğlu’nun yerine tecrübesiz Recep Karatepe’yi takımın başına getirerek başarı için ilk neşteri vurdu. Ancak bu hatasından 17 hafta sonra dönen Başkan Sungur, geçen sezon Samsun’u süper lige çıkaran tecrübeli Hüseyin Eroğlu’na takımı teslim ederek, oldukça mütevazi kadrosunu da nokta transferlerle güçlendirip Gençlerbirliği’ni eski ayarlarına geri döndürdü. 18.haftada göreve başlayan Eroğlu Hocayla bu sürede oynadığı 15 maçta, 9 galibiyet, 4 beraberlikle alınan 31 puanla ligin en çok puan toplayan ekibi konumuna gelen kırmızı-siyahlılar, 6 maç kala süper lige direkt çıkma konusunda oldukça iddialı.
Bu yönetimsel analiz sonucu bize gösterdi ki lafla peynir yürümez… Bir taraf; tüm acemiliğiyle, taraftarları küstürüp takımın gücünü emip, istikrarsızlıklarıyla da futbolcuların ruhunu yok ederek 115 yıllık koca bir pınarı bir bilinmezliğe sürüklerken, diğer taraf da yeniden sorunsuz bir kulüp mücadelesine yoğunlaşıp takımı işin ehline teslim ederek yeniden layık olduğu yere, süper lige çıkmayı hedefliyor.
Yani bir yanda ruhsuz ve tepki vermekten aciz bir futbolcu topluluğu, diğer yanda ise istim üzerinde, aidiyet duygusu yüksek ve ufak-tefek sıkıntıları sorun etmeyen bir ekip…
Üstelik bir takım en büyük gücünü aldığı 12.adam desteğini süratle yitirirken, Gençler de taraftar sayısını her geçen gün artırıyor ve eminim ki perşembe günü yeni bir taraftar rekorunu kıracak…
Başkent derbisinin sonucunu belirleyen en önemli faktörler bunlar.
Yıllardır tanıdığım, futbol bilgisine güvendiğim Mesut Bakkal, eminim ki bu kadar kötü bir miras devraldığını aklının ucundan bile geçirmiyordu. Takımın da bir nevi kaderini belirleyecek çift maç haftası hem onun hem de Başkent’in sarı-lacivertli ekibi içinde son derece önemli… Çünkü deplasmandaki Pendik ve içerdeki Bolu maçlarında alınacak sonuçlar, Ankaragücü’nün de yol haritasını belirleyecek.
Benzer durum da Gençlerbirliği için farklı güzergahta geçerli… Perşembe Ümraniye ile Eryaman’da, pazar günü de 2’ncilik için en büyük rakibi Karagümrük ile deplasmanda yapacağı maçlardan alacağı 6 puan ile hedefine ulaşmadaki en büyük engelleri aşacak. Bugüne kadar İstanbul ekipleriyle oynadığı 8 maçta sadece İstanbulspor’a yenilen kırmızı -siyahlılar, 5 galibiyet ve 2 beraberlik aldı. Başkent ekibi ilk yarıda, Karagümrük’ü evinde 1-0 yenerken, Ümraniye ile deplasmanda 3-3 berabere kaldı.