Layığını bulmak, çok sevdiğim bir deyimdir. Aslında hem olumsuz hem de olumlu iki anlam taşıyan bu deyimi Altın jenerasyonunu yakalamış millilerimiz için olumsuzunu kullanmak yaraşır mı? Elbette ki hayır.
İlki 2018’de düzenlenen Uluslar Ligine B klasmanında başladık. 2020-21’de maalesef C ligine düştük, şöyle bir kendimize geldik ve bir sezon sonra yeniden B’ye terfi ettik. Aslında 2024-25 Uluslar Liginin 4. Grubunda son 2 haftaya kadar liderken son 2 maçımızda Galler beraberliği ve Karadağ karşısındaki şok yenilgiyle A klasmanına direkt çıkma şansımızı kendi elimizle tepmiştik.
Ama bir şansımız daha vardı. A ligi 3. Grubunu 3.sırada bitiren son dönemlerin başarılı ekibi Macaristan ile Avrupa’nın layık olduğumuz üst klasmanında yer almak için play-off mücadelesi verecektik. İlk maçımızda kora kor mücadeleyi seven Macarlara İstanbul’da öyle kolay lokma olmadığımızı 3-1 ile göstermiştik.
3 gün sonra Budapeşte’nin 67 bin kişilik Puskas Arenasında müthiş bir atmosfer bekliyordu. Macarların da daha temaslı ve sertlik derecesi daha yüksek bir mücadele ile bizi yıldırarak, yitirdikleri avantajı lehlerine çevirme amacındaydı.
Nitekim maça başlangıç aynen beklediğimiz gibi oldu. İnanılmaz sert bir futbolla bizim çocukları sindirmek istediler…İlk 30 dakika, çok iyi savunma yaptık, Eren Elmalı ve Uğurcan’ın bir dakika içinde arka arkaya önemli müdahaleleriyle gole izin vermemeleri skoru sabit tutmamızı sağladı. Arda Güler’in de dediği gibi Türk milli formasını giyeni kimsenin korkutamayacağını sahada ön plana çıkaran İsmail’in kazandırdığı penaltıyı, oyun liderliğini üstlenmiş maestromuz Hakan, kritik anda gole çevirince rahatladık. Bu da bize hemen ardından Oğuz’un müthiş asistiyle korkusuz Ardamızın ayağıyla ikinci golü getirdi. Yani 2 dakika içinde attığımız gollerle gaddar Macarların ipini çekip, Puskas Arenasının da sesini kısmış olduk.
Sonra ne mi yaptık… Son derece akıllı bir şekilde oynadık, geriye yaslanmadık, Kaptan Hakan’ın önderliğinde oyunu istediğimiz gibi yönlendirdik, Oğuz ve Mert’in getirdiği toplarla kaleyi yokladık. Montella’nın 2.yarıda ki hamleleri de çok yerindeydi. Sarı kartlı İsmail’i Salih Özcan ile, Arda ve Kerem’i İrfan Can ve Barış Alper’le, ilk 2 maçında 3 asist yapma başarısı gösteren Oğuz’u da Deniz Gül ile değiştirmesi de son derece akıllıcaydı. Son dakikada Barış -Abdülkerim ortaklığı da maçın skorunu belirledi.
Bizim çocuklardan oynadığının hakkını vermeyen hiçbir kimse yoktu. En az görüneni dahi son derece yararlı katkı verdi, maçın seyrini değiştirdi. Ama Hakan Çalhanoğlu’nu en yükseğe çıkarmazsak hakkını yemiş oluruz, sahada kaptanımız kadar dört dörtlük olan bir isim de Alman hakem Felix Zwayer’dı. Dürüst, tarafsız ve iyi yönetim, bizim çocukların da kalitesi de o oranda yükseliyor.
Bu arada genelde eleştirdiğimiz A Milli Takım Teknik Direktörümüz Vincenzo Montella’yı da her iki maçta da gerek kadro tercihlerinde, oyun anlayışında ve yaptığı yerinde müdahalelerle, gerekse genç yetenekleri monte etmekle gösterdiği başarıdan dolayı yürekten kutluyorum. Grupta son 2 maçtaki hatalarıyla A ligine direkt yükselmemizi engellemesini de, 19 yıldır deplasmanda yenemediğimiz Macarlara karşı aldığı bu müthiş zaferle affettirmiş oldu.
Sonunda altın jenerasyonumuz layığını buldu ve ülkemizi de olması gereken yere, A ligine yükseltti. Avrupa’nın en iyi 16 futbol ülkesi arasında olmak sadece itibar kazandırmayacak hem FİFA’da sıralamamızı yükseltecek ve hem de gelecek Avrupa şampiyonasında alacağı sonuçlarla ilk 2 torbanın içinde yer almamızı sağlayacak.
Darısı Dünya Kupası elemelerindeki maçlarımıza…