Derbi öncesi; Yüzyılın derbisi, Dünya derbisi, Kalbi olan izlemesin, Süperlerin süper günü, Güç gösterisi manşetlerini atıp da ortalığı yangın yerine çevirenler, ertesi gün; Neresinden baksan sıfır, Otur sıfır, Koca bir sıfır, Sıfır risk sıfır futbol, Sevinen de yok üzülen de diye çark ediyorlar.

Aslında günlerdir yaratılmaya çalışılan gerginliğin ne kadar boş ve gerçeklere dayanmadığını bizzat bu durumun sorumluları tarafından herkese gösterildi. Amaç futbol değil kendi çıkarlarını korumak. Kadrolara bakıyoruz, Galatasaray’ın 277, Fenerbahçe’nin ise 242 milyon euroluk değerlerde uçuşa geçmiş durumda… Oynanan futbola bakınca da sonuç gerçekten kocaman bir sıfır.

Son dönemde Süper ligimizde zirvede rakip tanımayanlar, kendi bildiklerinden gram şaşmayanlar, sahipsiz buldukları alanda istedikleri gibi at koşturuyorlar… Sanki kendilerinden başka takım yokmuş gibi. Federasyona istediklerini yaptırmak için inanılmaz baskı kuruyorlar, medyayı kendi emellerine alet ediyorlar, yöneticiler birbirine giriyorlar, teknik adamlar, futbolu unutup spor kamuoyunu nasıl etkilerim diye birbirlerine olmadık hakaretlerde bulunuyorlar. Tek kelimeyle ve elbirliğiyle insanları futboldan soğutuyorlar.

Hiç kimse sergilenen kötü futbolun sorumluluğunu üstlenmek istemiyor. O zamanda en kolay yol seçiliyor. Tüm suç; korumasız, birlik ve beraberlikten uzak, sesi çıkmayan ya da çıkarılması engellenen hakemlere atılıyor. Günah keçisi ilan edilen hakem yöneticileri de zaman zaman bu suça ortak edilerek, suçluluğu onlar adına kabulleniyorlar. Çoğu haksız tasfiyelerle de bu duruma çanak tutup, kulüp yöneticilerine en ufak bir hatada bile “düdüğünü astırırız” gibi çirkin sözlerle tehdit etme cesareti veriyorlar.

VAR filan derken, sonuçta 55 yıl sonra yabancı hakemlere derbi yönetmesine izin çıktı. Gelen hakem elbette FİFA’nın elit kategorisinde yer alan saygın bir isimdi. Sloven Vincic’in Türk hakemlerine duyulan güvenin erozyona uğradığının en çarpıcı örneğiydi. Meslek yaşamımda Atilla Türker, Cemal Ersen, Tayfun Bayındır, Lütfü Özel gibi kardeşlerimle birlikte en fazla hakem semineri izleyen bir spor yazarı olarak Türk hakemliğinin düştüğü bu duruma gerçekten çok üzüldüm. Elbette ki hakemlerimizin hataları oldu, olacaktır da… Bu doğanın kanunu.

Derbide bir nokta çok dikkatimi çekti. Futbolcuların yabancı hakeme karşı nazik tutumları da beni oldukça düşündürdü… Kararlarına karşı tepkileri ve itirazları Türk hakemlerine yaptıkları gibi değildi, oldukça temkinliydiler. Sloven hakem hiç mi hata yapmadı elbette ki özellikle faullerde ve kart olaylarında yanlış kararlar verdi, hatta birinde onun tecrübesine yakışmayacak şekilde avantajı oynatmayarak belki de F.Bahçe’nin golüne bile engel oldu.

Sonuç olarak futbolumuzdaki bu kaos ortamı aynı zihniyet sürdükçe bitmeyecek. Derbi sonu açıklamaları bunun kanıtı. Aslında Türk futbolunun tek kurtuluşu, “Tanrı’nın sesini duymak” yani fair-play yolundan gitmek. Nasıl yabancı hakemlere istisnasız tüm futbolcular saygı gösteriyorsa, önce kendilerine sonra da Türk hakemlerine de aynı tavrı göstermeleri şart. Emin olun ki futbolcular, fair-play davranışlarında ısrar ederse hem hocalarına hem de yöneticilerine de örnek olacaklardır.