Bu deyim Anadolu’da çok meşhurdur. Nitekim bu deyimi doğrulayan uygulamalar Türkiye’de bir türlü kaldırılmamıştır. Batı ülkelerinde mükellef zarar ettiği dönemde devletin cari döneme kadar aldığı vergileri çerçevesinde zarar açıklayan mükellefe iadelerle destekleme yapan anlayışı, biz de hiç gündeme bile gelemez.

Hatta mükellefin devletten alacağı karşısında hak kaybına uğradığı Sayıştay Dergisi’nin 81’inci sayısına kadar girmiştir. Söz konusu dergide şu tespitler yapılıyor:

“Ülkemizde temel haklar konusunda bile mükelleflerin yeterince korunmadığı, mükellef haklarının gelir idaresinin ve diğer kamu kurumlarının öncelikleri arasında olmadığı kamuda faiz uygulamalarında kendini göstermektedir. Kamuda faiz uygulamaları kamunun borçlu veya alacaklı olmasına göre farklılıklar göstermektedir. Kamu borçlu olduğunda (sözleşmeden kaynaklananlar hariç) genellikle ya faiz ödenmemekte veya kamu alacaklı olduğunda alınandan daha düşük bir oranda ve daha sınırlı bir süre için ödeme yapılmaktadır. Bu durumda faiz ve enflasyon aracılığı ile kaynaklar reel olarak mükelleflerden devlete aktarılarak dolaylı vergi alınmaktadır.”

Kamu alacaklarında bunlar yaşanırken, kamunun bir de alacaklarına uyguladığı gecikme zammı ve tecil faiz oranları var.

Türkiye uzun süredir yüksek faiz oranları ile boğuşuyor. Bu yüksek faizler kredilerde de yaşandığı için, yatırımları önlediği gibi, yüksek faiz ekonomide oluşturduğu maliyet artışı nedeniyle kazancın da düşmesine yol açıyor.

Reel sektör kazancı düşse de devlete olan vergi başta olmak üzere mükellefiyetlerini yerine getirmek zorunda. Bu kapsamda da vergisini ödeyemediği dönemlerde ise kamunun alacağı için uyguladığı faiz oranına katlanmak zorunda kalıyor. Bugün kamu alacağının gecikme zammı aylık yüzde 4.5 olmak üzere yıllık yüzde 54. Tecil faiz oranı ise yüzde 48.

Kamu alacağının faiz oranı belirlenirken, bankaların uyguladığı mevduat faizinin üzerinde olmasına özen gösterilir.

Bugün ise yüksek faiz oranlarını düşürmeye çalışan Maliye politikaları sonucu, Merkez Bankası banka faiz oranlarını etkileyen politika faiz oranını düşürmeye başladı. Politika faizindeki düşüş sayesinde bankalar da mevduat faizine uyguladıkları oranları düşürür. Bankalar mevduat faizini düşürdüğü bir döneme gelindiği halde, Maliye Bakanlığı 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili kapsamında kamu alacaklarına uyguladığı yüzde 54’lük faizi düşürmedi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı kamu alacağına uyguladığı faiz oranını mutlaka banka faiz oranının üzerinde tutar, bu bilinen bir gerçek. Mükelleflerin vergi ödemesi esnasında bankadan faiz alıp ondan sonra vergisini ödemeye yönelik bir düşünceye girmemesini için alacak faizini daha yüksek tutar.

Nitekim, 11 Kasım 2023 yılında kamu alacağına uygulanacak aylık gecikme zammı oranı yüzde 3.5’e çıkarılarak yıllık yüzde 42 kararlaştırılırken, banka mevduat oranları yüzde 40’lar seviyesinde idi. Yine bir önceki dönem için ise 21 Temmuz 2022 yılında kamu alacağına aylık gecikme zammı oranı aylık yüzde 2.5 olarak yıllık yüzde 30 uygulandığı sırada banka mevduat faiz oranı 17,28’lerde idi.

Gelelim bugün uygulanan aylık yüzde 4.5, yıllık yüzde 54 kamu yıllık gecikme zammı oranına. Reel sektör Merkez Bankası’nın düşüşe geçirdiği faiz oranları karşısında bankaların da düşürdüğü mevduat faiz oranı çerçevesinde kamunun uyguladığı gecikme zammı oranlarının düşürülmesini bekliyor. Çünkü 21 Şubat 2025 tarihi itibariyle bankalarca uygulanan mevduat faiz oranı yüzde 44’lere gerilemiş durumda.

Tüm bu nedenlerden dolayı reel sektör kamu alacağındaki gecikme zammı ve tecil faizinde de haklı olarak bir indirim beklentisi içerisine girmiş durumda.