2023 nasılsa geçti, gitti. Ama 2024 O’nun gibi geçmesin, öyle diledim yılbaşına girerken. Şimdi bu yılın ilk günlerindeyiz. En kötü yılımız 2023 gibi olsun ve 2024, iyilikler, güzelliklerle dolu gelip, geçsin…

***

Her yeni yıla girerken, bir önceki yıl için; her yeni eskir nitelemesi yaparım yazılarımda. Eskiyen zamandır aslında. Eşyalar da aynı kadere mahkumdur. Eski evler de, eski dostlar da…

Yaşamda en büyük değer zamandır: Ne yazık ki bizim toplum, zamanı en kötü biçimde tüketmeye en somut örnektir. Yıllar yorgun, biz de yorgunuzdur bu nedenle. Yakınırız sıklıkla “Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından” diyerek…

Oysa zaman, gün, hafta, ay, yıl gibi dilimlere bölünmüştür. 85 milyonluk ülkemde “bugün ne yaptım” sorusuna yanıt arayanımız çok azdır. Eşim yakınır: “Günler bir lokma, koca hafta ne çabuk geçti?” Kimileri de, ayları bekler, sayar. Ücrettir, maaştır, asker yolu beklemektir, okulların kapanmasıdır hesabın konusu. Ya yıllar? Onu da en güzel şu şarkı sözü anlatır: “Erken ağardı saçlar, yılların günahı ne?”

***      

2023 yılında zamlardan başımızı kaldıramadık. Hele hele, yılsonuna doğru yıkıldık. Bundan böyle 2024 bunlardan kurtulduğumuz bir yıl olsun…“Çok güzel şeyler olacak” dediler.“Çok güzel günler göreceğiz” dediler. Olmadı, olmayacak da. Hem günümüzü gördük, hem de Donkişot’un bile hayal edemeyeceği günlere geldik. İşçi, memur, emekli, dul yetim, 2023’in ezilenleriydi. Bu yıl öyle olmasın.

Geçen yıl depremler, acılar, felaketlerle boğuştuk. Bu yıl bunlar olmasın ve gerekli önlemlerin alınmasını sağladığımız bir yıl olsun 2024… Bu ne karamsarlık demeyin! Bundan sonra koşulların daha da ağırlaşacağını, kurulacak düzenin bize daha neler yaşatacağının belirsizliği belli oldu. Umarım yanılan ben olurum…

***

Türkiye’de sosyal ve siyasal yaşam giderek bir, karabasana döndü “Bilinmezliklerle” kuşatılmış durumdayız. Olayları, olguları ne kadar kontrol edebiliyoruz? Hangi olasılıkları öngörebiliyoruz? Hiç bir şeyi kestirmenin olanağı yok. Bahtımızın rüzgarına pupa yelken açmış gidiyoruz. Gidiyoruz ama nereye?“Ah, bunu bir bilebilseydik!”Yeni kuşaklar ülkelerini felaketlerle anımsayacaklar gelecekte…

***

Aslında derin çelişkiler ülkesinin “Zavallı bireyleri” durumundayız gelinen noktada. Lüks mağazalardan“İndirim sezonu” alışverişi, sırtımızda orta sınıf “Marka” gömlek, ayağımızda “İhraç artığı” ayakkabıyla “Sınıf atladığımızı” sanıyoruz.“İkinci el” lüks cipler “Modernleşme arzumuzu” yatıştırmaya yetse de, geleneksel kültürümüzün en uç dışavurumu kadın cinayetlerini nereye koyacağız? Fakirle zenginin aynı vergiyi ödediği bir ülkeyiz. Geçmişte “Ekmek bulamazsanız pasta yiyin” öğüdünü verenlere; ülkemizdeki ekmek kuyruklarını hangi iktidar bize reva gördü diye hatırlatmak gerekiyor…

***

OECD raporu bakın biz Türkler için ne diyor? “Türkler mutsuz; çünkü çok çalışıyor, az kazanıyor, çok vergi ödüyor.” Bu da mı yalan? Yetmiyormuş gibi, Sayıştay yıllar sonra bir gerçeği de ortaya koydu. Çoklu maaş alan milletvekilleri, danışmanlar var diyerek uyarıyor. Milletin vekilleri bunu yaparsa, biz vatandaşın yaptıklarına ne diyebiliriz?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde geçen yıl,‘‘İnsan Hakları İhlalleri’’ nedeniyle en çok mahkum edilen ülke Türkiye olmuş. Basın özgürlüğü konusunda da 180 ülke içinde165. sırada ülkemiz…

***

2024 yılının her günü yeniliklere açık olsun, onları kabullenip özümseyerek geçsin. Yılların değerini bilirsek, ömrümüzün değerini de korumuş oluruz. Bu lafla değil bilgiyle, eylemle ve sabırla gerçekleşir. Demem şu ki; eğer siz değişemiyorsanız, giden yıllar gibi gelecek olan yıl ve yıllar da yeni olmayacaktır.

Her yeni yıl, yeni düşler, umutlar, beklentilerle karşılanır. Bireysel olduğu kadar, toplumsal olarak da böyledir bu. Bunun için iyimser olmak gerekir. Yine de umutlu olalım, 2024 utandırmasın bizi, karamsarlık içinde olsak bile…